Akıl hastaları aslında ülkemizde insan hakları açısından en mağdur edilen gruptur. Birçoğu istemlerinin dışında
bir yaşam yaşar ve hastalıklarının etkisi ile kendi isteklerini savunamazlar. Kimilerinin ellerinden mal ve mülkleri
başkaları tarafından kullanılır. Bazıları insan gibi muamele görmezler. Toplumun ben merkezli dönüşümü ile
aileler tarafından da yavaş yavaş duygusal olarak terkedilmeye başlamışlardır.
Dernekler ve bazı kurumlar tarafından arada bir habire yeniden pişirilip ortaya konan ruh yada akıl sağlığı yasası
ise bir türlü onu kanunlaştıracak ciddiyette bir yapı bulamamıştır. Buradan da akıl hastalarının kendilerini
savunamadıklarını anlayabilirsiniz. Bu kadar mağduriyete uğrayan başka bir grup şimdiye kadar çoktan kendilerini
koruyan bir kanun düzenlemesini hayata geçirirdi.
Bugün bir İngiltere’deki akıl hastalarına uygulanan yasa ve haklar ülkemizde de uygulansa idi, hastalarımız devlet
korumasında ve arkalarında onları kanun ve sosyal güçle koruyan bir güven içinde olurlardı. Psikiyatrist ve akıl
hastası arasında eşit bir denge sağlanırdı. Özellikle özel yada kamu ruh sağlığı hastaneleri kendilerini kanunen
düzeltmek mecburiyetinde kalırlardı. Hastalarımız Osmanlı Devleti’nin güçlü zamanlarındaki insani hak ve
yaklaşımlara yeniden kavuşurlardı.
Kaynak: Doç.Dr.Armağan Samancı, 2020
|