Hasta hakları, Psikiyatride hasta hakları

Tweet

PSİKİYATRİDE HASTA HAKLARI

Yasal haklarınızı biliyor musunuz?

Ülkemizde Ruh Sağlığı Yasası birçok gelişmiş ülkenin aksine bulunmamaktadır. Hâlbuki Ruh Sağlığı Yasası hastaların gerek yatış koşullarını, gerekse birey olarak haklarını koruyacak ve hastaların haklarının kötü kullanımına da engel olacaktır.

Ülkemizde özellikle ağır akıl hastalığı olanlar haklarını korumada güçlük çekmektedirler. Bir takım haklar elde etseler de, bu haklarını sadece kendi faydaları için kullanamamaktadırlar ve bu da sorgulanması gereken bir durumdur.

Ama her şeyin ötesinde, psikiyatrik rahatsızlığı olanların kullanabilecekleri ve sosyal güvenlik sistemimizin sunduğu bir kısım haklarda mevcuttur. Bu haklar özellikle rahatsızlığı nedeniyle çalışması engellenmiş ya da tamamen bozulmuş bireylerin haklarının ve yaşamlarının desteklenmesi amacı için hazırlanmıştır. Burada önemle üzerinde durulması gereken nokta; aslında bu hakların psikiyatrik rahatsızlığı olan bireylere verilmesidir. Ancak bu bireylerin bir çoğunun kendisinin değil de ailelerinin kontrolünde olmasıdır. Bir anlamda ailenin iyi niyetli kontrolüne bırakılmaktadır.

Ancak bazı durumlarda hasta sahip olduğu haklarını istediği gibi kullanamamakta ve kendini yönlendirememektedir. Aslında psikiyatrik hastanın kontrolü ve onun adına işler yapılması ailenin başvurusu sonucu kanunen aynı aileden başka birine verilse bile, bu hastanın bir şey yapılırken  ne istediğinin sorulmasını ve hastanın da onayının dikkate alınması gerekliliğini de gösterir.

Bu konudaki yazıların amacı, psikiyatrik hasta haklarını ana ilkeler içeriğinde, sade bir dille sunarak, haklarından faydalanmayan ya da haklarını bilemeyen psikiyatrik hastaları ve ailelerini bilgilendirmektir.




Öğrenme (Zekâ) Özürlülerin Maddi Hakları Var mıdır?

Bir grup insan öğrenme (zekâ) özürlü doğmakta ve öğrenim yaşamları ya özel sınıflarda ya da ancak özel eğitim desteği ile sağlanabilmektedir. Çoğunun sayısal yetenekleri de çok kısıtlı olduğu için hesap yapamamakta ve bir işte çalışma olanakları da kısıtlı olmaktadır. Birçoğu ailelerinin, özellikle de annelerinin desteği olmadan yaşayamamaktadırlar. Sosyal güvenlik sistemimiz bu grup öğrenme (zekâ) özürlü vatandaşlarımıza özürlülük yasasına göre haklar tanımaktadır. Bu 2022 no’lu kanun hakkından yararlandırmada olduğu gibi, bunu yanı sıra evde bakım hizmeti de olabilmektedir. Özellikle ağır özürlü olup evde bakım hizmetinden yararlanan bireylerin aileleri asgari ücretle mukayese edilebilecek bir maddi sosyal yardım da almaktadırlar. Örneğin hafif derecede öğrenme özrü olanlarda özür oranı % 50, orta derecede %70, ağır derecede öğrenme özrü olanlarda % 90, çok ağırda ise bu oran % 100 dır. % 80’in üzerinde olanlarda evde bakım hizmeti hakkı verilmekte ve ailelerine önemli bir maddi destek almaktadırlar.




Psikiyatrik Hastalar Evde Bakım Hizmetinden Faydalanabilirler mi?

Devlet tarafından “ağır özürlülere” bakım hizmeti verilmesi karara bağlanmıştır. Psikiyatrik rahatsızlığı ağır olanlar da bu tanım içine girmektedir. Ağır özürlülükte beslenme, giyinme, yıkanma ve tuvalet ihtiyacını giderme gibi kendine bakım becerilerini yerine getirememe söz konusudur. Ayrıca kendi başına hareket etmede veya iletişim kurmada zorluk ya da yoksunluk yaşayıp, başkalarının yardımı olmaksızın bu becerileri yerine getiremeyenler de evde bakımdan faydalanabilirler. Günlük pratikte tedavi olmasına rağmen, çalışma gücünü bulamayan şizofreni hastaları bu haklardan faydalanabilmektedirler




Psikiyatrik Hastaların Özürlü Kontejanından İşe Girmeleri

İş Kanunu’na göre işverenler 50 veya daha çok işçi çalıştırdıkları işyerlerinde, belli bir oranda özürlü işçiyi (bunun içine psikiyatrik hastalığı olanlar da girmektedir) meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde çalıştırma yükümlülükleri vardır. Çalışma gücünü önemli ölçüde kaybetmiş özürlünün sigorta priminin yarısını devlet ödemektedir. Ancak hastalar, dikkat gerektiren, sorumluluğu yüksek ve hukuki sorumluluk gerektiren işlerde çalıştırılamazlar. Yine aynı şekilde vardiyalı ve gece nöbeti olan işlerde çalıştırılamazlar.




Psikiyatrik Hastalığı Olanların Vergi İndirimi

Psikiyatrik hastalar da Gelir Vergisi Kanunu’nda belirtilen sakatlık indiriminden faydalanabilirler. Bu haklardan sosyal güvenliği olan ve psikiyatrik hastalığı olan bireyler faydalanacağı gibi, aynı zamanda bakmakla yükümlü olduğu eşi veya çocuğu engelli olan çalışanlar da faydalanabilirler. Bu kanuna göre çalışma gücü kaybı en az %80 olanlar 1. derecede sakatlık indiriminden, en az %60 olanlar 2. derecede sakatlık indiriminden, en az %40 olanlar ise 3. derece de sakatlık indiriminden faydalanırlar. Psikiyatrik hastalığı ya da öğrenme özrü-zeka geriliği olanlar bu kanundaki maddi indirimlerden de faydalanabilirler.




Psikiyatrik Hastanın Maddi Hakları Haklarını Biliyor musunuz?

Psikiyatrik Hastanın Maddi Hakları Haklarını Biliyor musunuz?', 'Psikiyatrik rahatsızlıkları ağır ve çalışmalarına engel olan hastaların kanunlarla belirlenen bazı hakları vardır. Bunlardan bir tanesi de 2022 no’lu kanundur. Burada psikiyatrik rahatsızlık dolasıyla başkasının yardımı olmadan yaşamını devam ettiremeyenler, bakmakla yükümlü kimsesi bulunmayan ve iş yapamayan psikiyatrik hastalar bu kanundan faydalanmak için psikiyatri hastanelerine başvurarak kendilerine aylık bağlatabilirler.

Psikiyatrik rahatsızlığı ağır derecede olup ailesiyle beraber yaşasa bile başka bir sosyal güvencesi olmayan bireyler için bu maaş hakkı da kullanılabilir. Bu kanun çerçevesinde çalışma güçlerini %40-65 arasında kaybeden özürlü ve % 70- 80 üzerinde kaybedenler ise ‘başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek kadar özürlü kabul edilirler.

Sosyal Güvenlik Kurumları psikiyatrik rahatsızlıklardaki özür oranlarını da belirlemişlerdir.

Bunların ötesinde daha farklı özürleriniz varsa (örneğin bir bedensel rahatsızlığınız varsa) ve bundan da bir özürlülük oranınız varsa bu da olan özrünüzün üstüne Baltazar formulasyonu ile ilave edilir.

Ayrıca rahatsızlık bireyin birebir diğer yakınları tarafından evde bakımını gerektirecek düzeyde düşkünlük yaratıyorsa bu da evde bakım hizmetinden faydalanmayı sağlayabilir. Birde bakım hizmeti dolasıyla hastanın ona bakan yakınlarına önemli bir maddi yardım yapılmaktadır.

Sosyal güvenlik kurumu ile ilgili kuruluşlar, sağlık kuruluşlarından verilen yukarıdaki durumlar için, raporları inceleyip gerekli araştırma ve incelemeleri de yaparak psikiyatrik rahatsızlığı olanların bu maddi haklardan faydalanıp faydalanamayacağını karar vermektedirler. Yardımlardan faydalanmada tek karar verici kurum hastaneler değildir.

Örneğin şizofreni olan ve tedavi ile kısmen düzelen birinin özürlülük oranı % 45 dir. Şizoaffektif bozukluk ve atipik ya da başka türlü adlandırılmayan psikozlarda da bu oran % 45 iken, Hezeyanlı bozuklukta bu oran % 40 tır. Beyin hasarına bağlı ruhsal bozukluğu ya da kişilik bozukluğu olanlarda bu oran % 40 tır.

Ancak tedavi ile işlevselliği düzelmeyen yani çalışamayan, günlük yaşamını tek başına götürmede zorluk çekenlerden, şizofreni olanlarda özürlülük %80 iken, şizoaffetif bozuklukta bu oran yine %80, Atipik psikozlarda yine % 80, beyin hasar ya da bedensel hastalıklara bağlı olan ruhsal hastalıklarda ise bu oran %60 tır. Beyin hasarına bağlı kişilik bozukluklarında %70, Bipolar ya da manik depressif bozukluk ya da depresyonlarda yine % 70 civarındadır.

Bunların dışında kişilik bozukluklarda ise özürlülük oranı % 15-30 civarında olup, herhangi bir maddi haktan faydalanmayı gerektiren oranın altında kalmaktadır.




Psikiyatrik Rahatsızlığı Önemli Derecede Olup Hastanede Yatmayı Reddeden Hastalar Kendi İstekleri Dışında Hastaneye Yatırılırsa Ne Gibi Hakları Vardır?

Psikiyatrik ciddi rahatsızlığı olup, özellikle kendi ya da çevresi için tehlikeleri olan ve tedaviyi reddettiği için tedavisi ancak yatırılarak mümkün olan hastalar Türk Medeni Kanunun ilgili bölümünde belirtildiği gibi en az iki uzmanın mahkemeye sunduğu dilekçe ile istekleri dışında hastaneye yatırılabilmektedirler. Ancak istekleri dışında hastaneye yatırılmaları demek tüm haklarının kısıtlandığı anlamına gelmemektedir. Hastalar yatışlarına karar verilen 10 gün içinde yatışlarına, ilgili nöbetçi asliye hukuk mahkemesine başvurarak itiraz edebilmektedirler. Ülkemiz de maalesef halen bir Ruh Sağlığı Yasası olmamasından dolayı bu alandaki birçok uygulama yukarıdaki uygulama gibi yetersizlikler içermektedir.




Psikiyatrik Rahatsızlığım var Emekli Olabilir miyim?

Psikiyatrik rahatsızlığı olanlar rahatsızlıklarından dolayı iş ve güçlerini sürdüremiyorlarsa, bu rahatsızlıklarından dolayı emekli edilebilirler. Burada sağlık kurulu raporu ile artık çalışarak hayatını kazanamayacak olan bu hastalar Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından malulen emeklilik hakkı, değerlendirmeler sonrası verilmektedir. Sosyal güvenlik Kurumu (SGK) sosyal güvenlik kurumunda kayıtlı olanların tedavisi imkânsız hastalıklar sebebiyle vazifelerini yapamayacak duruma gelmeleri halinde, bu durumu değerlendirmeye almaktadır. Psikiyatrik rahatsızlığı olup tedavi ile düzelme olanağı olmayanlarda bu haktan faydalanabilmektedirler. Burada diğer önemli bir noktada, hastanın SGK’ ya kayıtlı olduğu tarihten önce hasta olup olmadığıdır. SGK kendisine kayıtlı olduğu tarihten sonra rahatsızlığı olanları dikkate almaktadır. Maluliyet ile ilgili başvurularda, hastanın hastalığı ile ilgili rapor ve tıbbi belge olmalıdır. Sağlık kurulu raporu, buradaki teşhisi ve çalışıp çalışamayacağını bildiren durum, maluliyet sürecinin sağlık raporu ile ilgili kısmını tamamlamaktadır.




Uzun Süredir Psikiyatrik İlaç Kullananların İlaç Raporu Hakkı

Bir grup psikiyatrik rahatsızlıkta kısa süreli ilaç kullanımı olurken, önemli ve uzun zamanda kısmen iyileşen psikiyatrik rahatsızlıklarda 1 yıl ya da daha uzun süreyi bulan ilaç kullanımına da ihtiyaç olmaktadır. Psikiyatride kullanılan birçok ilacı da sadece psikiyatristler yazabildiği için, bu durumda ilaçların bittikçe yazdırılması gerekmektedir. Buda her seferinde psikiyatriste ve kurumuna başvurmayı gerektirmektedir. Oysaki uzun süre ilaç kullananlar için (çok uzun süre olmasa bile, 3 aylık bile ilaç raporu çıkartılabilmektedir) ilaç raporu çıkartılarak, psikiyatrik hastanın 3 aylık ilacı reçetesine yazılabilmektedir. İlaç raporunu hastayı gören psikiyatrist tek başına hemen çıkartabileceği için, işlem olarak ta kolay ve hızlı bir işlemdir. Ayrıca psikiyatrik hasta bu raporu ile ilaçlarını bağlı bulunduğu aile hekimine de yazdırabilmektedir. Yine, ilaç raporu olanlarda ilaca katkı payı da alınmamaktadır. Böylece bazen hasta için önemli bir maddi tasarrufta oluşmaktadır.




Akıl Hastalığı Olan Bir Kişi İsterse Çocuk Sahibi Olabilirmi?

Anayasamıza göre her kişinin kendi geleceğini belirleme (kendi hakkında karar verme) hakkı özellikle kişinin kendi vücut bütünlüğü üzerinde söz sahibi olma hakkıyla birlikte değerlendirildiğinde yaşam ve sağlık haklarının önüne geçebilmektedir. Yani “kişinin kendi geleceğini belirleme hakkı” diğer temel kişilik haklarından belirli şartlar altında üstün tutulmaktadır. Kişinin makul hareket etmesini bozan, tavır ve davranışlarında amaç ve sonuçlarını görmeden hareket etmesini sağlayan bir akıl hastalığı varsa çocuk sahibi olması , bu konuda itiraz olursa 2827 sayılı ve 24.5.1983 kabul tarihli “Nufus Planlaması Hakkındaki Kanun” 6. Maddesi vasisinin rızası ile birlikte Sulh Hukuk Hakiminin iznini istemektedir. Ancak akıl hastalığı olan kadın kısmen ve tamamen iyileşmişse ve hamile kalma ve çocuk sahibi olma kararını mantıklı ve verdiği kararın sonuçlarının sorumluluğunu üstlenecek yeterlilikte ise doğal olarak çocuk sahibi olur.




Psikiyatrik Rahatsızlığı Olan İsteği Dışında Tedaviye Zorlanabilirmi?

Mahkeme kararı ile isteği dışında yada zorla psikiyatri hastanesine yatırılan bir hasta , zorla tedavi edilemez. Zorunlu olarak (hastanın isteği dışında) bir psikiyatri hastasını hastaneye yatırmak, o hastaya isteği dışında ilaç verme hakkını vermemektedir. Ciddi psikiyatrik hastalığı olan kişi sadece uygulanacak tedavinin yapılmaması durumunda kendi sağlığına ciddi zarar gelmesinin olası olduğu durumlarda onayı olmaksızın ruhsal hastalığının tedavi edilmesini amaçlayan bir müdahaleye tabi tutulabilecektir.Ancak bu durumu ne olursa olsun hastanın düşüncesi alınmadan ve alternatif tedavi seçenekleri hastaya sunulmadan , hastaya doktor sadece istediği tedaviyi yapar anlamına gelmemektedir. Türkiye Cumhuriyeti tarafından 4.4.1997 tarihinde imzalanan ve 1.12.1999 tarihinde yürürlüğe giren “İnsan Hakları ve Biyotıp sözleşmesi” TBMM tarafından 3.12.2003 tarihinde onaylanmış, 9.12.2003 tarih ve 25311 sayılı Resmi Gazete ‘de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.Bu sözleşmenin 6- 9. maddeleri psikiyatrik hastaları ve tedavisine onam verme yeteneği bulunmayanları da kapsamaktadır.Burada önemli olan nokta onam verme yeteneği bulunmayan bir kimse üzerinde tıbbi müdahale , sadece onun doğrudan yararı için yapılabilir denmektedir.Burada doğrudan hastanın yararı için ve sadece kanuni temsilci, mahkemenin izin verdiği makam yada resmi hastane sağlık kurulu raporu ile hastaya faydası var ise, istemi dışında seçenekler arasından faydalı olan tedavi yapabilir.Ancak hasta zorunlu tedavi süresi içinde, kendi tedavisi üzerinde onam verme yetisine ulaştığında(tamamen tedavi olması beklenmeyebilir) , tedavisi ile ilgili fikri sorulmalıdır. Hasta hastalanmadan önce bana hasta olduğumda belli tedaviler yapılabilir ve belli tedaviler yapılmasın dediyse , bu istekleri tedavisinde göz önüne alınmalıdır. Ayrıca Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 13.maddesi ile Medeni Kanun’un 23-24 maddeleri hastanın rızası olsa dahi tedavi amacı dışında onun maddi ve manevi yapısını bozacak girişimleri yasaklamıştır . Anayasamızın 12.maddesinde yer alan “herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilemez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir” hükmü ve anayasanın 13.maddesinde yer alan “temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulamayacağı” ilkesi, kişinin kendi geleceğini belirleme ve vücut bütünlüğü üzerindeki temel haklarını açıklamaktadır. Kişinin kendi geleceğini belirleme hakkı , yaşam ve sağlık haklarından belirli şartlarda daha üstündür. Kısaca, hastaya istemi dışında tedavi , sadece sağlığı ve tedavisi ile karar verme yetisinin tamamen bozulduğu durumlarda hukuk kuralları çerçevesinde yapılabilir. Bu tedavi temel olarak hasta yararı için iyi olacağı düşünülürse yapılabilir. Başkalarının yararı öncelik gözetilerek yapılamaz. Hasta iyi olduğu zaman belli tedavilerin üzerinde uygulanmasını istemediğini belirttiyse(örneğn şok-EKT tedavisi gibi), bu tedaviler hasta olduğu zaman uygulanmamalıdır. Hasta tedavi süresi içinde tedavisiyle ilgili karar verme yetisi oluştuğunda mevcut tedavisi ve diğer seçenekler, hasta ile beraber konuşularak hastanın onamı içeriğinde yeniden düzenlenmelidir.




Ethical Rights of Psychiatric Patients with Involuntary Admission to The Turkish Hospitals

Even if involuntarily forced by court order or admitted to a psychiatric hospital , a patient can not be cured by force . In case of compulsory ( outside the patient's consent ) detention of a psychiatric patient to the hospital , it does not give the right to involuntary medication . Whereas, involuntary treatment can only be applied when serious damage to their health is likely in the absence of the treatment. But this does not mean doctors can enforce any treatment .The patient's thoughts and choices should be taken into consideration and alternative treatment options should be provided to patients.. The Republic of Turkey signed on 04.04.1997 and approved The Convention on Human Rights and Biomedicine agreement by the National Assembly on 12.03.2003 .The agreement was published in the Official Gazette on 12.09.2003/25311. 6-9th. Articles are about psychiatric patients and those with inability to consent to treatment. The important point is that the treatment can be done for the direct benefit of these patients. Involuntary treatment can be exercised with legal guardian, the court authority or official hospital medical board report for the patient’s direct benefit. The treatment should be chosen for the best option for the patients’ benefit. In case the patient recovers to a point where he regains his decision making capacity for the treatment, then his opinion about the ongoing treatment should be asked. The certain treatment should not be the first option if the patient expressed an opinion about the treatment should not be applied when he was well and capable. Article 13 of the Medical Deontology Regulations(Turkey) and Turkish Civil Law 23 to 24 articles forbade any treatment which can disrupt bodily and mental structure of a person , even if the patient's consent is given .Turkish Constitution Article 12-13 state " Everyone possesses inherent fundamental rights and freedoms, which are inviolable and inalienable” and “Fundamental rights and freedoms may be restricted only by law and in conformity with the reasons mentioned in the relevant articles of the Constitution without infringing upon their essence”. Person's right to determine their own future are superior to life and health rights in certain circumstances . Briefly, patients should be involuntarily treated only when the illness completely disrupted their ability to decide on their health and treatment. The treatment can only be made in the framework of the rule of law . This treatment is thought to be mainly done for the benefit of patients . It can not be made by considering the priority benefit of others . The patient may express that he does not prefer certain treatments ( eg shock - ECT treatment) ,before the illness started to disrupt his capacity to decide. In that case, these treatments should not be applied when the patient is ill. During the course of illness, the patient may recover enough to understand his treatment. Then. all treatment options should be discussed with the patient and the patient's consent to be rearranged .




Vesayet Altına Alınmada Hastanın Hakları Nedir ?

Akıl Hastalığı olan kişilerin kendini temsil etme, mantıklı karar verme ve kendi haklarını koruma konusunda problemleri olunca normalde haklarının korunması için vesayet (yani kendi yerine haklarının daha iyi karar veren başkaları tarafından korunması ) altına alınabilmektedirler. Vesayet altına alınan kişi artık onu temsil eden vasisinin kararına uymak zorunda olmaktadır. Vasisinin izni olmadan istediği gibi para harcayamaz, evlenemez yani özetle istediğini vasisinin izni olmadan yapamaz. Türk Medeni Kanunu akıl hastalığı olup” akla uygun biçimde davranma yeteneği “ bulunmayan yani akla ve mantığa uygun davranmayan kişilerin “Medeni Haklarını Kullanmasının Kısıtlanmasını” uygun görür. Türk Medeni Kanunu Madde 405 , Akıl Hastalığı ve Akıl Zayıflığı nedeniyle işlerini göremeyen, korunması ve bakımı için sürekli yardım gereken ve başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan erişkinlerin vesayet altına alınarak kısıtlanabileceğini yazar. Hukuken akıl hastalığı kavramı Şizofreni, şizoaffekif bozukluk, hezeyanlı bozukluk, atipik psikoz, bipolar bozukluk, organik mental bozukluklar (bunama çeşitleri ,amnestik sendrom ) için kullanılmaktadır. Ancak önemli olan nokta bu rahatsızlığı olan yada geçirmiş olan hastalar ne koşulda olursa olsun vesayet altına alınabilir anlamına gelmemektedir. Çünkü bu rahatsızlıklar tedavi ile tamamen yada kısmen düzeldi ise ve kendileri ile ilgili ve mahkeme konusu olan konuda ( illa her konuda değil) hasta akla ve mantığa uygun davranıyorsa , vesayet altına alınamaz. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından psikiyatrik hastalığı olan kişiden vesayet istendiğine dair yazı ile, hastalar Türk Medeni Kanunu Madde 409 içeriğinde psikiyatri bölümü ve sağlık kurulu olan resmi bir hastaneye (devlet yada resmi üniversite) yönlendirilir. Hasta Hakları Yönetmeliği (Resmi Gazete, Tarih: 01.08.1998; Sayı: 23420 ) Madde 39 “Sağlık hizmetlerinin her safhasında, hastalara, onların bedeni ve ruhi durumları dikkate alınarak, hangi işlemin neden ve nasıl yapıldığı, yapılacağı hususunda gerekli ve yeterli bilgi verilir “ denmektedir. Yani vesayet konusu için hastaneye başvuran hasta, vesayetin ne anlama geldiği ve bu konuda karar ne ise o kararın gerekçesi konusunda bilgilendirilmelidir. Ayrıca hastaya , sağlık kurulu raporuna itiraz hakkı için, mahkemede hakim tarafından dinlenmesi hakkı da sunulmalıdır.




Hasta Hakları Yönetmeliğnde Değişiklikler Psikiyatri Hastalarına Ne Gibi Haklar Getirdi

8 Mayıs 2014 tarihinde resmi gazetede yayınlanan “Hasta Hakları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” psikiyatrik rahatsızlığını olan hastaları ilgilendiren bazı düzenlemeler yapmıştır. Örneğin Madde 15 de artık hastaya, hastalık ve tedavisi ile ilgili daha geniş bilgi sunulması ve Madde 18 de de bu bilgi verilmesinin sözel olarak tıbbi uygulamayı yapan tarafından yerine getirilmesi istenmektedir. Madde 24 de, karar verme yeterliliğinin zaman zaman kaybolduğu tekrarlayıcı bazı psikiyatrik rahatsızlıklarda(örneğin bipolar yada iki uçlu mizaç bozukluğu gibi), hastalar iyi iken, hastalandıkları zaman yapılmasını istemedikleri tedavi yada uygulamaları talep edebilir ve bu da hastalık sırasında göz önüne alınmak durumundadır. Ayrıca yatan hastalar hastaneden çıkarken onlara devam edecek olan tedavi planı sözel ve yazılı olarak verilmelidir. Hasta hakları yönetmeliğinin 42 maddesindeki değişiklik hasta olanın da tedaviye uyumlu olması ve sağlık personeline sözlü yada fiziksel saldırıda bulunamayacağını belirtmiştir. Hastalar artık şikayetlerini “Hasta Hakları Birimleri” yerine tüm devlet ve özel hastanelerde kurulacak “ Hasta İletişim Birimlerine” yapacaklardır. Hastaların “ Hasta İletişim Birimlerine “ yaptıkları başvurular, “Hasta Hakları Kurulu” tarafından değerlendirilecektir. Hastalar artık mail gibi elektronik ortamlarla da başvuru yapabilecek ve “Hasta Hakları Kurulu” , 30 gün içinde kendine gelen başvurular konusunda karar verecektir. Bu kurul , yapılan başvuruları gizli tutmak sorumluluğunda olmaktadır. Tıbbi hata konuları bu kurul tarafından değerlendirilmeyecek , mahkemelerin konusu olacaktır.




Hasta Bilgilerinin Gizliliği ,Sağlık Net ve Kişisel Verilerin Güvenliği

Resmi Gazete, Tarih: 01.08.1998; Sayı: 23420 ile yayınlanan “HASTA HAKLARI YÖNETMELİĞİ” Madde 16 , Hastanın , sağlık durumu ile ilgili bilgiler bulunan dosyayı ve kayıtları, sadece hastanın tedavisi ile doğrudan ilgili olanlar görebilir denmektedir. Yine aynı yönetmeliğin Madde 17 si, Hasta; sağlık kurum ve kuruluşları nezdinde bulunan kayıtlarında eksik, belirsiz ve hatalı tıbbi ve şahsi bilgilerin tamamlanmasını, açıklanmasını, düzeltilmesini ve nihai sağlık durumu ve şahsi durumuna uygun hale getirilmesini isteyebilir denmiştir. Madde 21- Hastanın, mahremiyetine saygı gösterilmesi esastır der ve hastanın, sağlık durumu ile ilgili tıbbi değerlendirmelerin gizlilik içerisinde yürütülmesini şart koşmaktadır. Hasta ölse bile mahremiyetin bozulmasını istemektedir. Yani hasta Hakları Yönetmeliği hasta bilgilerinin sadece onun tedavisi ile birebir ilgilenen sağlık mensupları tarafından görülmesine izin verir. Bunların dışındakilerin, örneğin hastanedeki sağlık kayıt memurlarının böyle bir hakkı yoktur. Hastanın tedavisi ile doğrudan bağlantısı olmayan bir doktor da bu bilgileri görme hakkına sahip değildir. Ayrıca Madde 23- Sağlık hizmetinin verilmesi sebebiyle edinilen bilgiler, kanun ile müsaade edilen haller dışında, hiçbir şekilde açıklanamaz der ve hukuki ve ahlaki yönden geçerli ve haklı bir sebebe dayanmaksızın hastaya zarar verme ihtimali bulunan bilginin ifşa edilmesi, personelin ve diğer kimselerin hukuki ve cezai sorumluluğunu da gerektirir denmektedir. Yani kötü niyetle yada hastaya zarar verecek şekilde bilgilerin kim tarafından olursa olsun (hastane , psikiyatristler ve sağlık kurumları da dahil) kullanılması yasaktır ve suçtur. Ayrıca bu konuda yayınlanan Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK/663) de önemlidir. Çünkü artık hasta bilgi ve dosyaları , bilgisayarda yani elektronik kayıtlar olarak da tutulmaktadır. Sağlık Bakanlığının Sağlık.NET 2- Ulusal Sağlık Bilgi Sistemi (USBS) tüm vatandaşları kapsayan, elektronik kayıt sistemidir. Bu sistemde Türkiye’ deki bütün hastaların kayıtları tutulmaktadır. (KHK/663) den de anlaşılacağı gibi Sağlık Bakanlığı sağlık verilerini toplama, işleme ve paylaşma konusunda kendini yetkilendirmektedir. Ancak, Anayasa’nın 20 inci maddesine 5982 sayılı Yasa ile 07.05.2010 tarihinde eklenen üçüncü fıkra ile “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.” denilerek kişisel verilerin korunması zorunluluğu özel olarak düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarında da, özel hayatın ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin 8. maddenin konuluş amacının bireyi öncelikle kamu makamlarının keyfi müdahalelerine karşı korumak olduğu açık biçimde ifade edilmektedir (46). Biyotıp Sözleşmesi’nin ‘Özel Yaşam ve Bilgi Edinme Hakkı’ başlıklı 10 uncu maddesinde kişisel bilgilerin korunmasına “Herkes, kendi sağlığı hususundaki bilgilerle ilgili olarak, özel yaşamına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.” ifadesiyle yer verilmiştir. Dünya Tabipler Birliği de yayımladığı Amsterdam Bildirgesinin 4 üncü maddesinde, Bali Bildirgesinin 8 inci maddesinde ve Lizbon Bildirgesinin 4 üncü maddesinde; hastanın tıbbi durumu, tanısı, prognozu, tedavisi hakkındaki ve kişiye özel diğer tüm bilgilerin sır sayılması gerektiğini belirtmiş ve bunların hastanın rıza gösterdiği haller dışında ancak kesin bir mahkeme kararıyla açıklanabileceğini düzenlemiştir. Sağlık.NET 2- Ulusal Sağlık Bilgi Sistemi (USBS) tüm vatandaşları kapsayan, sağlık bilgileri elektronik kayıt sisteminin bir diğer kayıt yeri de , Sosyal Güvenli Kurumu (SGK) kayıtlarıdır. Sosyal Güvenlik Kurumu Genel Sağlık Sigortası Verilerinin Güvenliği ve Paylaşımına İlişkin Usul ve Esaslarda 22.10.2012 tarihinde yayınlanmıştır. Buradaki Madde 7 de sağlık hizmetlerine ilişkin kaydı tutulan sağlık verileri dahil her türlü kişisel bilgiler, ilgili mevzuatla izin verilen haller dışında veya kişilerin açıkça rızası olmaksızın, başka kurum, kuruluş ve üçüncü kişilerle paylaşılamaz denirken yani aslında sağlık verilerini hastanın mülkiyetine bırakırken ,mevzuatta izin verilen haller denilerek kullanım hakkını hastadan almaktadır. Ama yine de bu madde hastanın sağlık bilgisinin mülkiyetine sahip olduğu durumunu da kabul etmektedir. Bu konu ile ilgili bir diğer Kanun Tasarısı bu yazının yazıldığı 30.05.2014 tarihinde halen TBMM’ de kabul edilmemiştir. Ancak TBMM de kabul için tartışma platformlarında şekillendirilmektedir. Kanunun devreye girmesi ile bazı mevzuatların yazılması gerekecektir ve sağlıkla ilgili bir mevzuatın bu kanun çerçevesinde bazı özel başlıklar içermesi de beklenmektedir. Bu KanunTasarısının Madde 8- (1) ‘de ,belli haller dışında kişisel veriler üçüncü kişilere aktarılamaz demektedir. Ancak kanuni konularda , suçun önlenmesi veya soruşturulması amacıyla kanundan doğan bir görevin yerine getirilmesi için gerekli olması hâlinde de kamu kurum ve kuruluşlarınca kişisel veriler ilgili kamu kurum ve kuruluşuna aktarılabilir denmektedir. Yani mahkemelik hususlarda ve suçun söz konusu olduğu durumlarda bilgi kamu kurumlarına aktarılabilecektir. Madde 12- (1) de ise herkes, kendisiyle ilgili kişisel veri kaydedilip kaydedilmediğini öğrenmek, kaydedilmişse bunları talep etmek, verinin muhtevasının eksik veya gerçeğe aykırı olması hâlinde bunların düzeltilmesini, hukuka aykırı olması hâlinde ise silinmesini, yok edilmesini veya aktarımının engellenmesini ve buna göre yapılacak işlemlerin verilerin açıklandığı üçüncü kişilere bildirilmesini istemek hakkına sahiptir denmektedir. Özetle kişisel veriler yanlış , hukuka aykırı ve eksikse düzeltilebilir yada silinebilir.




Psikiyatrik Rahatsızlığı Olan Hastanın Cerrahi veya Dahili Tedaviyi Reddetme Hakkı

Her psikiyatrik rahatsızlığı olan birey , rahatsızlığı ne olursa olsun (Şizofreniden basit fobiye kadar) , kendi muayenesine, tedavisine ve bakımına karar verme yetisinin olduğu ön düşüncesi ile hareket edilmelidir. Türk Medeni Kanunu (TMK) 10 ayırt(ım) etme gücüne sahip (mümeyyiz) ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyetine sahip olduğunu belirtir. Yani birey kendi özgür iradesi ile hukuki işlem yapabilir ve haklarını kullanabilir. Akıl hastalığı olsa bile , kişi kendisine önerilen tedavinin , ne olduğunu anlıyor bu bilgiyi aklında tutabiliyor ve ciddiyetine vakıf ise tedavisini reddedebilir. Bu karar doktora mantıksız ve saçma gelse bile hastanın bu hakkı göz ardı edilemez. Hasta vesayet altında olsa ve vasisi olsa bile hastanın kararı birinci derecede önemlidir. 8 Mayıs 2014 Perşembe Sayı : 28994 ile Resmi Gazetede yayınlanan HASTA HAKLARI YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK de de “ Kanuni temsilcinin rızasının yeterli olduğu hallerde dahi, anlatılanları anlayabilecekleri ölçüde, kısıtlı olan hastanın dinlenmesi suretiyle mümkün olduğu kadar bilgilendirme sürecine ve tedavisi ile ilgili alınacak kararlara katılımı sağlanır.” denmektedir. Bu tedavi reddi durumunda , doktor yada hastane mahkemeye başvurarak bir mahkeme kararı ile tedaviyi yapma sürecine girebilir. Ancak hastanın cerrahi yada dahili tedaviyi anlama ve sonuçlarını değerlendirme kapasitesinin olduğu durumda , İngiltere mahkemelerinde hastanın verdiği karar lehinde de çıkan sonuçlar mevcuttur. Mahkeme de hastanın özel durumunu bireysel olarak değerlendirerek karar verecektir.




Hasta Hakları Şikayet ve Önerileri Artık Doğrudan Sağlık Bakanlığı'na İnternet Üzerinden de Yapılacak

Hasta haklarının daha iyi sağlanması için Sağlık Bakanlığı hasta hakları ile ilgili şikayet ve başvuruların artık internet üzerinden yapılmasını 64047795 sayılı 2014/32 genelgesi ile oluşturmuştur. Artık psikiyatri hastaları da https://hastahaklari.saglik.gov.tr/ internet adresi üzerinden şikayet, sorunlarını ve daha da önemlisi önerilerini bildirebilecekler. Sağlık Bakanlığı bu konuda internet tabanlı Hasta Başvuru Bildirim Sistemi (HBBS) yi oluşturmuştur. Psikiyatri hastaları şikayet ve önerilerini hastane ve sağlık kuruluşlarındaki doğrudan “Hasta İletişim Birimlerine “ yaptığında bile , bu başvurular eğer yerinde çözülemez ise, HBBS (Hasta Başvuru Bildirim Sistemi ) ne personel tarafından işlenecek ve bakanlığa bildirilecektir. Sağlık Bakanlığı 10 (on) gün içinde , şikayetle ilgili sonucun HBBS ye aktarılarak sağlık kuruluşunun bağlı olduğu “Hasta Hakları Kurulu Sekreteryası” na gönderilmesini istemektedir. Yapılan şikayet başvuruları ve bunun sonucu olarak “Hasta Hakları Kurulu” nda görüşülen dosyalar gizli tutulacaktır. Ancak bir dava açılması söz konusu olduğunda mahkemeler ve adli makamlar bu bilgilere resmi başvuru ile ulaşabilecektir. Hasta ve yakınları aynı zamanda memnuniyet ve teşekkürlerini de internet üzerinden de bildirebileceklerdir.




Psikiyatri Hastaları Sürücü Belgesi Alabilir mi yada Hangi Durumlarda Sürücü Ehliyetini Kaybedebilir ?

Trafikte vasıta sürme özellikle dikkat, konsantrasyon ve zihinsel değerlendirme gerektirmektedir. Kazaların çoğu da dikkat ve yoğunlaşmayı bozan uykusuzluk , alkol alma ve dikkatin dağılması gibi durumlardan kaynaklanmaktadır. Yani özetle dikkat ve konsantrasyonu önemli ölçüde bozan durumlarda vasıta kullanılması sakıncalıdır. Bunu söylerken özellikle “ belirgin derecede bozan “ olması gerekir, aksi takdirde her sürücünün dikkat, konsantrasyon ve yol kavraması bazı günler günlük olaylara ve yaşa bağlı değişebilir. Bundan dolayı sürücü belgesi almak isteyenlerden önce Psiko-teknik Değerlendirmeden geçmeleri istenmektedir. Psiko-Teknik değerlendirmenin , Psikiyatrik muayeneden önce yapılması gerekir. Psikiyatrik açıdan mantık ve zihinsel değerlendirmesi bozulmuş ve buna bağlı trafiği kavraması da bozulmuş ve tedavi ile de halen düzelmemiş olan akıl hastalarının ( psikoz) trafiğe vasıta çıkarmaması gerekir. Çünkü trafikte mantıklı kararlar veremeyebilir ve hem kendi hem de başkasının yaşamını riske sokabilirler. Ancak bu rahatsızlıkları tedavi olmuş yada trafikte araba sürecek düzeyde iyileşmiş olanlara, psikiyatrist doktorun önerisi ve sağlık kurulu raporu ile “ Denetimli Sürücü Belgesi “ verilmesi yönünde rapor düzenlenir. Bu rapordan sonra, belirtilen aralıklarla kontrol muayenelerinin yapılması gerekir. Psikiyatrik rahatsızlığı nedeniyle sürücü belgesi verilmeyen, geçici olarak alınan ya da iptal edilen kişiler sağlık raporuna itirazlarını dilekçe ile sürücü belgesi işlemlerinin sürdürüldüğü Emniyet Müdürlüğüne yapabilir. Emniyet Müdürlüğü itiraz eden kişiyi ve hakkındaki raporu, başka bir resmi sağlık kurumuna gönderir. Yani yeniden bir sağlık raporu istenir. Bu da olumsuz gelirse , bir kere daha yeniden itiraz edilebilir. Bu durumda raporlar bir üniversite hastanesi psikiyatri kliniği ya da bir eğitim-araştırma hastanesi sağlık kurulunda değerlendirilir. Bu rapor da olumsuz çıkarsa , dilekçe ile itiraz hakkı bitmiş sayılır. Ancak hukuki kanallarla itiraz sürdürülebilir. Ayakta ya da yatarak psikiyatrik tedaviye başvuran, sürücü belgesi olduğu öğrenilen ve sürücü yetileri kendini ve başkalarını tehlikeye atacak durumda olanlar , hastaya konuda bilgi de verilerek , sürücü belgesinin geçici yada kalıcı olarak alınmasını psikiyatrist doktoru isteyebilir. Bu durumda psikiyatrist doktor sürücü belgesinin alıkonma süresini ve gerekçesini belirtmek konumundadır. İleride iyileşmenin olduğu durumlarda , sürücü belgesi geçmişte alınan kişilere "sürücü belgesinin geri verilmesi" yönünde rapor düzenlenir. Psikiyatrist doktor , bu duruma bir muayenede karar verebildiği gibi, aralıkları doktorca belirlenecek daha sonraki muayenelerde de karar verebilir. Kontrol muayeneleri sonunda psikiyatrist doktor sürücü belgesinin başvuru dönemi için verilmemesi yada geçici ve kontrollü verilmesine de karar verebilir. Halbuki hafif derecede depresyonlar, kaygı bozuklukları vesaire gibi birçok psikiyatrik rahatsızlık otomobil kullanılmasına engel değildir. Ancak bu grubun rahatsızlıkları sürüş yetilerini etkiliyorsa, ağır vasıta ve buldozer operatörlüğü gibi daha dikkat gerektiren işlerde çalışmamaları önerilir. Kaygıları ve psikiyatrik şikayetleri nedeniyle yol kavramaları azalan psikiyatrik hastaların kendi iç kontrolleri ile , vasıtalarını sürmelerini geçici de olsa bir süre ertelemeleri gerekir. Ayrıca psikiyatrik rahatsızlık düzeyinde “Öfke Kontrol Bozukluğu “ olanlar ile “Antisosyal Kişilik Bozukluğu ( eski tanımı ile Psikopat) “ olanlara da sürücü ehliyetinin verilmemesi gerekir. Çünkü bu bireyler trafikte ciddi tehlikeli ve hızlı sürüş yaparak başkalarının yaşamını tehlikeye atarlar. Ayrıca saldırgan yapıları dolayısı ile trafikte döğüş ve tartışmaya eğilimlidirler. Trafikte döğüşe katılıp polis ve adliyeye yansıyan durumlarda aslında bu kişilerin “Öfke Kontrol Bozukluğu “ ve “Antisosyal Kişilik Bozukluğu “ açısından da psikiyatrik muayeneye yönlendirilmeleri gerekir. Ayrıca zihinsel zeka problemi yada öğrenme güçlüğü dolayısı ile trafikte karar verme yetileri yetersiz olan bireylerin de vasıta kullanmaları sakıncalıdır. Özellikle “C” Sınıfı Sürücü Belgesi (Kamyon kullanacaklar için) , “D” Sınıfı Sürücü Belgesi (Çekici kullanacaklar için), “E” Sınıfı Sürücü Belgesi (Otobüs kullanacaklar için) ve “G” Sınıfı Sürücü Belgesinin (İş makinesi türünden motorlu araçları kullanacaklar için) , psikiyatrik rahatsızlığı ve aldığı ilaçlar yol ve sürüş kavramalarını etkileyen bireylere verilmemesi gerekir yada bu bireylerin vasıta kullanımına sakınca oluşturmayacak düzeye gelinceye kadar , kendilerinin bu vasıtaları kullanmamaları gerekir.




Psikiyatrik İlaç Kullananların Sürücü Belgesi Alması ve Trafikte Araç Kullanırken Uyması Gereken Kurallar

Karayolları Trafik Yönetmeliği Madde 97 ve Sürücü Adayları ve Sürücülerde Aranacak Sağlık Şartları ve Muayenelerine Dair Yönetmelik Madde 9 uyuşturucu, uyutucu, uyarıcı ve psikotrop maddeleri yani yasak ve kanuni maddeleri aynı kategoriye koymuştur. Bu maddeleri kullanan sürücülere araç sürme yasağı getirmiştir. Psikiyatri ilaçları kullanan bireyleri ilgilendiren kısım Psikotrop terimidir. Psikotrop eski Yunan bir terim olup Psiko (ruh,zihin) ve Tropos ( değiştiren) anlamına gelmektedir. Bir anlamda psikiyatri ilaçları da zihni etkiledikleri için, bu genel isim altında da sınıflandırılabilmektedirler. Ancak mevcut yönetmelikler (2014) bu konuyu alt başlık halinde açıklamadıklarından eksik kalmaktadır. Çünkü tüm psikiyatri ilaçları psikotrop olarak değerlendirilse , yüzbinlerce kişinin ehliyetinin alınması gerekir. Burada önemli olan nokta, alınan psikiyatri ilaçlarının kişinin dikkat, konsantrasyon ve sürüş yetilerini risk oluşturacak ölçüde bozup bozmadığıdır. Özellikle psikiyatrik tedavinin yeni başladığı ve doz artışının olduğu dönemler , kişinin psikiyatrik ilaçlardan daha çok etkileneceği dönemler olduğundan, bu dönemlerde vasıta sürmek geçici de olsa kişi tarafından bırakılmalıdır. Mesleği yada yaşamı gereği uzun süre araç sürenlerde , sürüşü daha az etkileyen psikiyatrik ilaçlar kullanılmalıdır. Örneğin eski grup yada yeni grup depresyon ilaçlarından (antidepresan) bazıları frene basma süresini uzatacağından, bu ilaçlar yerine daha az yan etkisi olan ilaçlar kullanılmalıdır. Özellikle , antipsikotik olarak adlandırılan ilaçların çoğu uyku hali, dikkat ve konsantrasyon azalması yapabileceğinden bu ilaçlarla beraber araç kullanılması psikiyatrist doktor değerlendirmesi ve kararı ile yapılmalıdır. Psikiyatrist vasıta sürüşüne izin verse bile, kişi ilaçların yada sıkıntılarının sürüşünü etkilediği noktada , araç kullanmasını kendisi geçici olarak bırakma sorumluluğundadır. Psikiyatride bazı rahatsızlıklarda kullanılan epilepsi ilaçları da , aynı içerikte değerlendirilmelidir. Özellikle Yeşil Reçete’ ye tabi benzodiazepin grubu ilaçlar (diazem, rivotril, xanax ,ativan vs) belli bir dozun üstünde alındığında sürücü performansını ciddi olarak etkilerler. Benzodiazepin grubu ilaçların uzun süre etkisini sürdürenlerden kaçınılmalı ve alınma zamanı sürüş zamanının dışına kaydırılmalıdır. Psikiyatrik rahatsızlığı olanlar ilaçlarını düzenli ve psikiyatrist doktorun önerdiği dozlarda aldıkları sürece , daha sağlıklı olacaklarından, rahatsızlıkları olduğu döneme göre daha iyi sürüş yetisine de sahip olacaklardır.




Psikiyatrik Rahatsızlığı Olanların Sağlık Kurulundaki Hakları

Psikiyatrik rahatsızlığı olanlar haklarında istenen resmi konularda karar verilmesi için “ Sağlık Kurulları” na onları gören doktorlar tarafından çıkarılmaktadırlar. İçinde psikiyatrist ve diğer branş hekimlerinden oluşan kurul yönetmelikte belirtilen “Sağlık Kurulu” dur. Psikiyatri hastanelerindeki Sağlık Kurulları büyük heyet diyebileceğimiz 1 hastayı değerlendirip sunan psikiyatri uzmanı ile 3 uzman psikiyatrist doktor heyet başkanı ve üyelerinin olduğu 4 üyeden oluşan Psikiyatri Heyeti olabildiği gibi, noter işlemleri ve bazı kolay işlemler tek psikiyatrist doktor imzalı rapor ile olabilmekte yada 2 yada 3 psikiyatrist doktor imzalı küçük heyet diye adlandırılan uygulamalarda olabilmektedir. Bu durumlarda hasta doktorlar tarafından ayrı ayrı görülmekte bir heyet önüne çıkarılmaları söz konusu olmamaktadır. Psikiyatristler kendi aralarında konuşup kararı oluşturmaktadırlar. Yani psikiyatristlerin karar konusunda hem fikir oldukları kolay işlemlerde bu tür uygulamalar olmaktadır. Ancak özürlülük, malulen emeklilik vs. gibi önemli resmi konularda büyük heyet yani “ Sağlık Kurulu” raporları dışındaki raporlar geçerli değildir. Birinci olarak kendi özel işlemleri için değil de bir resmi kuruluş tarafından sağlık kurulu değerlendirmesi için yollanan hastalar hastanelere bir ücret ödeme yükümlülüğünden muaftırlar. Bir psikiyatri hastası bir resmi kurum tarafından (örneğin mahkeme) , sağlık kurulu için hastaneye sevk edilse bile, hasta hakları yönetmeliğinin ve kanunların sağladığı tüm haklara sahiptir. Hasta sağlık kuruluna çıkarılmadan önce onu değerlendiren psikiyatrist doktor tarafından yeterince görülüp gerekli tetkikleri ve tahlilleri yapılıp daha önceki bilgileri değerlendirilerek heyete sokulmalıdır. Bir defa yada yetersiz sayı ve zamanda görülerek hastanın heyete sokulması özellikle hastayı mağdur edebilir. Hasta resmi bir kurum tarafından gönderilse bile var olan seçenekler içinde doktorunu seçebilir. Psikiyatrist doktor gördüğü hastasını heyete sokmadan önce verdiği teşhis ve kararı hastasının öğrenme hakkı vardır. Hasta verilen kararı kabul etmediği durumda başka bir doktor tarafından değerlendirmeyi isteme hakkına sahip olmalıdır. Psikiyatrist doktor hastayı başka bir meslektaşına devredip onun tarafından heyete sokulmasını sağlayabilir. Hasta heyette yeterli sürede sözlerinin ve rahatsızlığının anlaşılması için dinlenmesi talebi hakkına sahiptir. Çok kısa sürede hasta yeterince değerlendirilmeden heyetin karar vermesi hasta haklarına aykırıdır. Hasta heyetten kendi ile verecekleri karardan sonra kararın yazılı olmadan önce kendisine yada belirleyeceği bir yakınına bildirilmesi hakkına sahiptir ve karardan memnun değilse dosyasının ve kendinin yeniden değerlendirilmesi için ileri bir tarihte yeniden heyete girme talebinde bulunabilir. Tüm bunlara rağmen hastaya yine de heyet raporu verilirse ve heyet raporundaki sonuç hasta tarafından kabul edilmezse, hasta bulunduğu bölgenin İl Sağlık Müdürlüğü’ ne raporunun tarih ,sayı ve alındığı hastaneyi belirtmek suretiyle itiraz edebilir. İl Sağlık Müdürlüğü hastayı başka bir hastaneye yönlendirerek yeniden heyet raporunun değerlendirilmesini sağlar. İkinci rapor da aynı sonuçla çıkarsa karar onaylanır. Eğer ikinci hastanenin heyet rapor sonucu birinciden farklı ise , bu seferde bir hakem hastaneden hastanın yeniden değerlendirilmesi ve sağlık kurulu raporu vermesi istenir.




Psikiyatride Muayene Süresi Hakkı

İyi bir psikiyatrik muayene ancak başvuran hasta yada danışana yeterli sürenin verilmesi ile mümkündür. Psikiyatrik değerlendirme yada muayene , psikiyatrist doktor – hasta konuşması ile sağlandığından , diğer tıp dallarına göre daha fazla zaman gerektirmektedir. Psikiyatride hasta değerlendirme süresi doktora bırakılmış olmasına rağmen , iyi bir psikiyatrik muayenenin 20-30 dakikanın altında olması mümkün değildir. Bu süre sadece hasta ile görüşme süresi olmalıdır, hastanın işlemleri bu sürenin dışında tutulmalıdır. 1/8/1998 tarihli ve 23420 / 8 Mayıs 2014 ve 28994 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Hasta Hakları Yönetmeliği Madde 11de “ Hasta, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhisinin konulmasını, tedavisinin yapılmasını ve bakımını istemek hakkına sahiptir “ denmektedir. Madde 14 ise “ Personel, hastanın durumunun gerektirdiği tıbbi özeni gösterir.” demektedir. Tüm bunlar psikiyatrist doktorun kararı ile belirlenen , iyi bir psikiyatrik muayene süresinin gerektiği ve yeterli olduğu kadar hastaya sunulması anlamına da gelmektedir. Yani modern psikiyatrik muayene standartları ışığında özenli bir psikiyatrik muayene yada değerlendirme hastanın hakkıdır. Sosyal Güvenlik Kurumunu’nun (SGK) her sene değişen Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) ile özenli hasta muayene süresi , finansal hesaplamaların arkasında kalmaktadır.




Askerliğe Elverişli Olmayan Psikiyatrik Hastaların Hakları

Psikiyatrik rahatsızlığı olanların bazılarının askerlik yapması uygun değildir. Bu her psikiyatrik rahatsızlığı olan askerliğe elverişli değildir anlamına gelmez. Çünkü toplumda sık görülen ve ağır derecede olmayan psikiyatrik rahatsızlıklarla beraber de askerlik yapılabilir. Ancak psikiyatrik bozukluğu sivil hayattaki yaşamını ve çalışma hayatını engelleyecek derecede olan , kendi ve çevresine risk oluşturabilecek hatta defalarca hastanede yatmasına rağmen tedavisi sağlanamamış olan bireyler değerlendirilerek askerlikten muaf tutulurlar. Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun 6318 ( 22/5/2012) Madde 14- Askerlik yükümlülerin sağlık muayenelerinin yapılarak askerliğe elverişli olup olmadıkları işleminin yoklama ile yapıldığını belirtir. Askerlik yükümlülerin sağlık muayeneleri Türk Silahlı Kuvvetleri sağlık yeteneğine ilişkin yönetmelikte belirtilen usul ve esaslara göre yapılır. Bu muayeneler, Askerlik Şubesinin bulunduğu yerde öncelikle varsa kayıtlı olduğu aile hekimi tarafından, yoksa en yakın resmi sivil sağlık kuruluşunda veya asker hastanelerinde tek tabip tarafından yapılır. Aile hekimince veya resmi sivil sağlık kuruluşunca hakkında karar verilemeyenler en yakın asker hastanesine sevk edilirler demektedir. Ancak esas karar verici olan ve askerliğe elverişli değildir kararlı sağlık raporlarını tanzim etmeye yetkili makam , Asker Hastanesi Sağlık Kuruludur. Aile hekimi, resmi sivil sağlık kuruluşu veya asker hastanelerinde bu madde kapsamında yapılacak sağlık muayenelerinden herhangi bir ücret veya katkı payı alınmaz. Aslında 02 Ağustos 1999 tarihli, Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün 12639 sayılı genelgesiyle Valiliklere gönderilen "Psikiyatrik sorunu bulunan askerliğini yapmamış vatandaşlarımızın kimlik ve hastalıklarının Askerlik Şubelerine bildirilmesine ilişkin Protokol” gereği , özellikle önemli psikiyatrik bozukluğu olan ve-veya yatarak tedavisi gereken psikiyatrik hastaların askerlik yükümlülüğünü yerine getirip getiremeyeceğinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu bildirim için "hasta, veli veya vasilerinin rızası" gerekmekte ancak "askeri ortamda kendisinin ve bulunacağı toplumun can ve mal güvenliğini tehlikeye sokabilecek hastalar" hakkında ise bildirim hastanın rızası aranmaksızın yapılabilmektedir. Ancak özellikle hekim - hasta ilişkisinin temel ve gerek koşullarından birisi olan mahremiyeti ortadan kaldıracağı, psikiyatriye yönelik varolan yersiz toplumsal önyargıyı besleyeceği , damgalanmaya (stigmatizasyona) neden olacağı ve ayrıca tüm bu etik sakıncaların yanı sıra, askerlik hizmetinden kurtulma düşüncesi olan çeşitli düzeydeki ve farklı olanaklara sahip aileler için bu durum kötüye kullanılabileceği için Türk Tabipleri Birliği Etik Kurulu tarafından eleştirilmiştir. Bu 12639 sayılı protokol halen var olmasına rağmen pratikte uygulanmamaktadır. Psikiyatrik rahatsızlığının askerliğe elverişli olmadığını düşünenler; önce bu durumunu uzun süredir tedavisini sürdüren psikiyatrist doktoru ile görüşmelidir. Psikiyatrist doktoru da askerliğe elverişli olmadığını düşünüyor ise rahatsızlığının teşhis ve tedavisi ile ilgili kendi psikiyatrist doktorundan alacağı detaylı bir yazıyı , yoklamasının yapıldığı askerlik şubesine bir dilekçe ile sunmalıdır. Bundan sonraki süreç sevk edildiği Asker Hastanesi Sağlık Kurulunun kararı olacaktır. Asker Hastanesi Sağlık Kurulundan çıkan karara yoklama için başvurulan Askerlik Şubesi yoluyla itiraz edilebilir. Bu durumda başka bir hastane sağlık kurulu tarafından yeniden, psikiyatrik rahatsızlığının askerliğe elverişli olup olmadığı açısından değerlendirilecektir. İlk iki sağlık kurulu raporu farklı çıkarsa , üçüncü bir hastaneye sevk edilerek, son karar verilmektedir.




Psikiyatrik Rahatsızlığı Olanların Devlet Memuru Olma Koşulları

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin A/7 bendinde; " 53 üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydı ile görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak " hükmü vardır. Psikiyatrik Rahatsızlık yada Bozukluklarla , Akıl Hastalığı farklı kavramlardır. Akıl Hastalığı kavramına giren rahatsızlıkları olanların EKPSS ye girerek devlet memurluğu kadrolarına atanmaları özürlü sağlık kurulu raporu doğrultusunda mümkündür. Yani EKPSS kazansalar bile raporlarında “sürekli ve ağır özürlü” ile “ tedavi ile çalışma olanağının bulunmadığını” bildirir gibi ifadeler yazıyorsa devlet memuru olmalarına izin verilmemektedir. Atansalar bile görevlerine son verilmektedir. Daha önce psikiyatrik tedavi görenlerde ise işe başlamak için alacakları sağlık kurulu raporlarında , KPSS sonucuna göre memur kadrolarına yerleşen adayların, atanmış olduğu kadronun gerektirdiği görevlerini yapabilmelerine engel teşkil edecek sağlık sorunlarının bulunmadığının ibraz edilmesi gerekmektedir. Zaten göreve başlama için alınan sağlık kurulu raporu için yapılan psikiyatrist değerlendirmesinde bir psikiyatrik bozukluk yazılmıyorsa , bu göreve başlama için psikiyatrik açıdan yeterlidir. Ancak sağlık kurulu raporuna psikiyatrist doktor bir psikiyatrik bozukluk tanısı yazsa bile , bu tanı % 40’ın altında özürlülük oranını içeriyorsa ve kişinin engel başka bir fiziksel yada ruhsal özür oranı yoksa göreve başlamaları için bir sakınca teşkil etmez. Psikiyatri polikliniklerinde ayaktan tedavi edilenlerin çok büyük çoğunluğu zaten % 40 özürlülük oranının altında kalmaktadır.




Evlat Edinmek İsteyen Psikiyatri Hastalarının Durumu

Çocuğu doğal yollarla olmayan aileler evlat edinmek için T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun o ilde bulunan İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne dilekçe ile başvurarak işlemi başlatırlar. Çocuğun çok sevildiği ülkemizde , evlat edinmek isteyenlerin sayısı fazla olduğundan bekleme süresi birkaç yıl almaktadır. Evlat edinmede istenen şartlar arasında evlat edinenin fizik ve ruh sağlığı açısından çocuğa bakabilecek durumda olması, çocuğu toplum içinde psiko-sosyal açıdan mağdur edecek herhangi bir özelliğinin olmaması da bulunmaktadır. Toplumda sık görülen ve tedavi edilebilen psikiyatrik rahatsızlıkları olanlar, bu rahatsızlıkları iş yapmalarına, çalışmalarına, kişiler arası ilişkilerini iyi yürütmelerine ve kendi kendilerine yetmelerine engel değil ise evlat edinebilirler. Ancak akıl hastalığı olup rahatsızlığı sık tekrarlayanlar, ağır kişilik bozuklukları olanlar, psikiyatrik rahatsızlığı hafif olsa bile hastalığını yaşamının merkezine koyarak diğer sorumluluklarını yerine getiremeyenler , öfke kontrol problemi başkalarına zarar verme düzeyinde olanlar ve alkol-uyuşturucu bağımlısı olanlar, zaten terk edilmiş olan bir çocuğun sorumluluklarını yeterince yerine getiremeyeceğinden evlat edinme konusunda yeterli kabul edilmeyebilirler. Evlat edinilen çocuk , duygusal ve fiziksel olarak ihmal edilmiş bir aileden gelebileceği için ve terk edilmiş olduğundan hem gelişim hem de davranım açısından bazı zorluklar taşıyabilir. Bu durumun üstesinden gelinip çocuğa yardımcı olunması , ebeveynlerde fiziksel ve ruhsal yeterliliğin olmasını gerektirir.




Psikiyatrik Hastalıktan Dolayı Nasıl Emekli Olunur

Psikiyatrik bozuklukların bazıları kişinin çalışmasını sürdürmeye engel olduğundan dolayı kişide bir özürlülük durumu oluşturmaktadır. Bir psikiyatrik bozukluk geçici olarak çalışmaya engel teşkil edebilir .Ancak kişi yeniden iş ve günlük yaşamına tedavideki kısmen ve tamamen iyileşme sonucu dönebiliyor ise bu durumda hastalıktan dolayı emekli olamaz. Ama kişinin psikiyatrik hastalık yada bozukluğu kişinin yeniden iş yaşamına dönmesine izin vermiyor ve tüm çabalara rağmen, tedaviler ile iyileşmiyorsa, o zaman malulen emekliliğe başvuru hakkı doğmaktadır. Başvuru öncelikle adresinize yakın SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu )’ na dilekçe ile yapılır. Daha öncesinde uzun süreli tedavinin sürdürüldüğü devlet yada üniversite hastanesinden alınan “Özürlülere Verilen Sağlık Kurulu Raporu” nun sunulması gereklidir. SGK , psikiyatrik hastalığın başlangıcının bireyin SGK’na kayıt olma tarihinden önce olmasını şart koşmaktadır. Yani hastalığın başlangıcı SGK kaydınızdan önce ise sorunla karşılaşırsınız. SGK ayrıca 10 yıl süre ile sigortalı ve 1800 gün prim günü çalışmanızın olmasını talep etmektedir. Eğer rahatsızlığınız başkasının bakımına muhtaç bir düzeyde ise 10 yıl süresi aranmamaktadır. Psikiyatride Zihinsel, Ruhsal ve Davranışsal Bozukluklardan emekli olabilmek için SGK ön koşulu , “Özürlü Sağlık Kurulu Raporu” nun sonuç bölümü kişinin özür oranı hanesinde özürlülük oranının %70 ve üzeri olmasıdır. SGK bu başvuruları değerlendirerek ve gerekirse yeniden sağlık kurulu raporu isteyerek malulen emeklilik sürecini işletmektedir. Emekliliğe karar veren kurum SGK’ dur.




Psikiyatrik Hastalığı Olanların Sürücü Ehliyeti , Psikiyatrik Muayene ve Trafikte Araç Kullanma yada Sürücü Belgesi Kısıtlanma Konusunda Gelecekte Olacak Sınırlamalar ve Haklar

İngiltere’de bu sene bir ay önce Mart 2016 yılında yayınlanan Psikiyatrik hastalar için de Sürücü Ehliyeti Yönergesi hangi rahatsızlıklarda nasıl hareket edilmesi gerektiğini belirlemiştir. Bu rehberde ana nokta psikiyatrik tanıdan önce; a) belirgin hafıza veya konsantrasyon probleminin olmaması , b) gerginlik ve davranış bozukluklarının olmaması ,c) intihar düşüncelerinin bulunmamasıdır. Bu şıkların olması kişinin sürücü ehliyetini kısıtlamaktadır veya ehliyete sahip olanların trafiğe çıkma yeterliliğinde olmadıklarını göstermektedir. Bu 3 ana noktada problemi olmayan psikiyatrik bozukluğu yada hastalığı olanlar için tanı kriterlerine göre sürücü ehliyeti durumları şöyledir. ANKSİYETE ve DEPRESYON; Hafif ve orta derecede olanlar otomobil/motosiklet sürebilir. Otobüs ve kamyon sürücüleri bu durumları kısa süreli ise sürebilir. Ancak ciddi anksiyete ve depresyonu olan tüm araç sürücüleri için trafiğe çıkmama ve trafik denetleme makamlarına durumunu bildirme zorunluluğu getirilmektedir ve sağlık raporu sonrası sürücünün durumuna karar verileceğini belirtilmektedir. Kamyon ve Otobüs şoförlerin de ise sürücü ehliyeti 6 aylık kısıtlama süresinden sonra yeniden verilebilecektir. AKUT PSİKOTİK BOZUKLUK; Trafiğe çıkmayı yasaklamakta ve otomobil ve motosiklet sürücü belgesine sahip olanlar için eğer a) 3 ay süresince iyi ve dengeli ise b) tedavisini sürdürüyorsa c) içgörüsü ve mantıklı düşüncesi varsa d) ilaçlarının yan etkisi sürüşünü etkilemiyorsa e) uzman doktor raporu ile sürmesinde sakınca yok deniyor ise sürücü belgesi yeniden verilebilmektedir. Otobüs ve Kamyon şoförlerinde de aynı maddeler geçerli olup sadece a) maddesindeki süre 12 aydır. BİPOLAR BOZUKLUK, HİPOMANİ veya MANİ; yukardaki a, b, c maddeleri burada da geçerlidir. Ancak eğer son 12 ay içinde 4 veya daha fazla (hızlı döngülü) rahatsızlık atağı ve belirgin mizaç dalgalanması var ise otomobil ve motosiklet /motosiklet sürücüleri için a) maddesindeki süre 6 aya çıkmaktadır. ŞİZOFRENİ VE DİĞER KRONİK TEKRARLAYAN BOZUKLUKLAR; a, b, c maddeleri burada da geçerli olup Otobüs ve Kamyon şoförleri için ilacın etkili en küçük dozu ile sürüş, uyanıklık, konsantrasyon ve motor performansın optimal seviyede etkilenmemesinin sağlanması gerekmektedir. Ayrıca hastalığın tekrar riskinin de düşük olduğu, daha önceki rahatsızlık süreçlerinden ortaya konmalıdır. DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE, ASPERGER, OTİZM SPEKTRUMU ; Trafik denetleme makamlarına bildirmesi gereklidir ve tıbbi değerlendirmesinde dürtü kontrolü ve davranışının neden ve sonuçlarını değerlendirebilme yetisi kısaca ayırt etme gücüne ( temyiz kudreti, sezginlik, mümeyyizlik) sahip olup olmadığına göre trafiğe çıkabilecektir. Otobüs ve kamyon şoförlerinde bu rahatsızlıklar çok hafif ise sürücü belgesine izin vardır. HAFİF BİLİŞSEL BOZUKLUK ; Sürüşleri etkilenmediği sürece bir sorun yoktur. Sürüş yetileri etkileniyorsa tıbbi değerlendirme sonrası karar verilecektir. BUNAMA (DEMANS,ALZHEIMER ); Trafik denetleme makamlarını bildirmesi ve değerlendirmesinde kısa süreli hafızanın kötüleşmesi, içgörü ve karar verme yetilerinin bozulması sürücü ehliyetini iptal ettirir. Erken bunama dönemlerinde dikkat ve hareket yavaşlamasında , medikal değerlendirme her sene yapılarak karar verilir. Kamyon ve otobüs şoförleri bu hastalıkta ehliyetlerini kaybederler. ÖĞRENME-ZEKA ÖZÜRLERİ; İletişim, kendine bakım, evde bağımsız yaşama, sosyal iletişim, kendini yönetebilme, okuryazarlık düzeyi, iş yetisi, eğlenebilme, sağlık ve güvenlik anlayışları içeriğinde değerlendirilirler. Otobüs ve kamyon şoförlüğü yapamazlar. KİŞİLİK BOZUKLUKLARI; Sürüş sırasında tehlikelilik yaratan bir kişilik bozukluğuna sahipseler ehliyet alamazlar. Kişilik bozukluğu sürüşle ilgili sorun yaratmıyor ve yol güvenliğini bozmuyorsa kullanabilirler. Kamyon ve otobüs süremezler. ALKOL KÖTÜ KULLANIMI; Trafikten men edilirler. Otomobil/motosiklet sürücüleri 6 ay , kamyon ve otobüs sürücüleri 1 yıl alkolsüz yada kontrollü alkol kullanımı , kan değerlerindeki düzelme ve sürüş yapamadığı dönemde tıbbi destek ve değerlendirme sonrası ehliyete kavuşabilirler. ALKOL BAĞIMLILIĞI; Araç süremezler. Otomobil/motosiklet , kamyon ve otobüs sürücüleri 1 yıl alkolsüz dönemden sonra ve kan değerleri düzelince sağlık raporu, bağımsız medikal değerlendirme ve uzman doktor takibi ile ehliyetlerine kavuşabilirler. Kamyon ve otobüs sürücülerinin geçmişte alkol bağımlılığı varsa sürücü belgeleri bu koşullar tamamlanıncaya kadar iptal edilir. UYUŞTURUCU MADDE KÖTÜ KULLANIMI VEYA BAĞIMLILIĞI; Vasıta kullanamazlar. Otomobil/motosiklet sürücüleri 6 ay , kamyon ve otobüs sürücüleri 1 yıl madde kullanmadıktan sonra tıbbi değerlendirme, idrar testi ve ilave bağımsız uzman doktor değerlendirmesi sonucu uygunsa sürücü belgeleri yeniden değerlendirilir. Bu süre ağır uyuşturucu kullanan otomobil/motosiklet sürücülerinde 1 yıl, kamyon ve otobüs sürücülerinde 3 yıla çıkar.




Akıl Hastalığı Olanların Evlenme Hakkı

Evlenmek hastalığı olsun yada olmasın her bireyin doğal hakkıdır. Sadece sağlıklı olanlar evlenir , akıl hastalığı olan yada özürlü olanlar evlenemez diye bir kural yoktur. Ancak evliliğe karar veren bireylerin evlilik gibi paylaşım, sorumluluk ve görevler içeren bir kurumda evliliğin anlamını fark etmeleri ve yeterli olabileceklerini bilmeleri de gerekir. Bunun için Türk Medeni Kanunu Madde 125 “Ayırt etme gücüne sahip olmayanlar evlenemez” demektedir. Kişi yaptığı eylemlerin farkında olmuyorsa ve sonuçlarını da değerlendirme yetisinde değil ise evliliği geçerli olmayacaktır. Evlenme İşlemleri için Evlenme dosyasında resmî veya özel sağlık kurum ve kuruluşundan alınmış sağlık raporu/resmi sağlık kurulu raporu istendiğinden , akıl hastalığı olanlar Türk Medeni Kanunu'nun 133. Maddesindeki “Akıl hastaları, evlenmelerinde tıbbî sakınca bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla anlaşılmadıkça evlenemezler” ibaresinden dolayı , Resmi Sağlık Kurulundan evlenmelerinde sakınca yoktur raporunu evlendirme memurluğuna vermek zorundadır. Akıl hastalığı olan ve vesayet altında olan birinin de evlenmesi mümkündür. Kanunun 127.maddesi mahkemenin atadığı yasal temsilcinin (vasi) izni olursa evlenilebilir demektedir. Ancak vasi (mahkemenin atadığı yasal temsilci) haklı bir nedeni olmadan akıl hastasının evlenmesine engel oluyor ise kanunun 128.maddesine göre mahkemeye başvurulduğunda, hakim vasiyi dinledikten sonra akıl hastalığı dolayısı ile vesayet altında olan (kısıtlanan) bireyin evlenmesine uygunsa izin verebilmektedir.




Askerliğe Elverişli Olmayan Psikiyatrik Hastaların Hakları Yeni Değişiklikler

669 sayılı kanun hükmündeki kararname ile askeri hastaneler artık Sağlık Bakanlığı çatısı altına alınmıştır. Bundan dolayı daha önce sadece askeri hastanelerin verdiği Askerliğe Elverişsizlik kararları artık devlet hastanelerinde verilecektir. Ancak bu hastanelerin Engelli Sağlık Kurulu Raporu verebilen bir hastane olması gerekmektedir. Engelli Sağlık Kurulu olmasa bile askerlik yapanlar bir devlet hastanesinden veya özel sağlık kuruluşlarından hava değişimi , durum bildirir raporlar ve ilaç raporlarını tercihen üç doktor imzası ile de alabilirler. Engelli Sağlık Kurulu tarafından düzenlenen sağlık kurulu raporunun bir örneğinin kişiye de verileceği Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ nün 23642684 sayılı genelgesi ile bildirilmiştir. Bu raporlara itiraz durumu söz konusu olur ise bu itiraz Sağlık Müdürlüğü’ne hasta ya da temsilcisi tarafından raporun tasdikli örneğinin de olduğu bir itiraz dilekçesi ile yapılacaktır. Bu durumda hasta en yakın bir diğer devlet hastanesi engelli sağlık kuruluna yönlendirilecektir. Bu kuruldan ilk hastanenin verdiği aynı karar çıkarsa bu karar geçerli olacaktır. Zıt karar çıkar ise Sağlık Bakanlığı’nın belirleyeceği üçüncü bir hakem hastane engelli sağlık kurulunun vereceği karar son karar olacaktır.




Denetimli Serbestlik Uyuşturucu Kullanan Hastaların Hakları

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan, bulunduran, satın alan, kabul eden veya kendisi için olsa bile uyuşturucu yada uyarıcı madde etkisi doğuran bitkileri yetiştiren bireyler suç işlemektedirler. Bu bireylerin uyuşturucu ticareti yapmadıkları anlaşılırsa , yakalandıklarında öncelikle tedavi ve takip amaçlı Denetimli Serbestlik Uygulamasına tabi tutulmaktadırlar. Denetimli Serbestliğe yönlendirilme kararı soruşturma aşamasında mahkemeye çıkarılmadan Cumhuriyet Savcısı tarafından verilmektedir. Böylece kamu davasının açılması da 5 yıl süre ile ertelenmektedir. Ancak denetimli serbestliğe uymakla yükümlü kişiler 5 yıl süre içinde en az 1 yıl denetlenecektir ve savcılık kişinin tedavi görmesine de karar verebilir. Denetim süresi en fazla 3 er aylık sürelerle 1 yıl daha uzatılabilir. Yükümlüler denetimli serbestlik hakkından sadece bir kez faydalanabilir ve yeniden benzer suçu işlediklerinde veya denetimli serbestlik kurallarına uymadıklarında haklarında dava açılmaktadır ve hakim karşısına çıkmak zorundadırlar. Cezası 2 ile 5 yıla kadar hapistir. Denetimli Serbestlik kapsamında alınan tedavi ve yaptırılan tetkikler ücretsizdir. Yükümlü gelen tebligattan 10 gün içinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne başvurmak durumundadır. Buradan Sağlık Bakanlığınca belirlenen sağlık kurumuna sevk yazısı yazılarak, 5 gün içinde bu kuruma başvurması istenir. Burada kendilerine uygulanacak tetkik, takip ve bağımlılık eğitim programı bildirilir ve uygulanmaya başlar. Uygulama psikoeğitim programı ve idrar tetkikleri ile uyuşturucu kullanıp kullanılmadığı takibini içermektedir. Yapılan tetkik ve muayene sonucunda uyuşturucu bağımlısı olduğu teşhis edilenler , sağlık kurumunca madde bağımlılığı tedavi merkezine yollanırlar. Yükümlü 3 gün içinde madde bağımlılığı tedavi merkezine başvurmak durumundadır. Ayakta tedavisi planlananlar için üç ay sürecek ikişer haftayı aşmayacak aralıklarla kontrollerinin yapılabileceği tedavi programı hazırlanmalıdır. Yatarak tedavisi planlananlara ise tedavi bitiminde ek olarak üç ay sürecek ikişer haftayı aşmayacak aralıklarla kontrollerinin yapılabileceği ayrı bir ayakta tedavi programı oluşturulmalıdır. Tedavi ve programın bittiği kişiye ve ilgili birimlere sağlık kurumu tarafından bildirilir. Denetimli Serbestlik yükümlüsü olsalar bile kişiler Hasta Haklarından sağlık kurumuna başvuran herhangi bir hasta kadar eşit faydalanır.




Psikiyatri Hastalarının Mahkemede Bilirkişi İsteme Hakları

6754 nolu Bilirkişilik Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile Bilirkişilik daha da önem kazanmıştır. Bilirkişi ise “uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde oy ve görüşünü sözlü veya yazılı olarak vermesi için başvurulan kişi demektir. Bir anlamda mahkemede hakimin vereceği kararlar için , hakimin istediği konularda sözlü yada yazılı bilgi verir. Psikiyatri hastaları , mahkemeye konu olacak sıkıntıları ve sorunlarında , kendileri veya vekilleri vasıtasıyla mahkemeden bilirkişi talebinde bulunabilirler. Bilirkişi tayini ise hakimin takdirindedir. Örneğin bir psikiyatri hastası , hastalığının etkisi altında iken özgür iradesi ile yapmadığı bir eylemden dolayı mağdur olabilir yada bu eylem suç kapsamına girebilir. Psikiyatride tedavi gören hastalar veya hastalığı olduğunu düşünenler, kendi ruhsal durumunun, mağdur olduğu yada suç işlediği konu ile bir nedensellik teşkil ettiğini düşünüyorsa, mahkemeden psikiyatri konusunda bilirkişi talebinde bulunabilirler. Böylece psikiyatrik rahatsızlıklarının uğradıkları mağduriyet veya işledikleri suça ne derecede katkıda bulunduğu da anlaşılmış olur. Ayrıca , mahkemeye konu olan durumların kendilerinde ruhsal bir bozukluğa neden olduğunu ve bundan dolayı hak kayıpları olduğu da bilirkişi ile belirlenebilir.




Kişiliğinizi ve karakterinizi size söyler Kişiliğinizi ve karakterinizi size söyler

Kişiliğinizi ve karakterinizi size söyler

  Kişiliğinizi ve karakterinizi size söyler
İlişkinizin ayrılığa mı yoksa beraberliğe mi gittiğini önceden size söyler İlişkinizin ayrılığa mı yoksa beraberliğe mi gittiğini önceden size söyler

İlişkinizin ayrılığa mı yoksa beraberliğe mi gittiğini önceden size söyler

İlişkinizin ayrılığa mı yoksa beraberliğe mi gittiğini önceden size söyler
Evliliğinizin geleceğini tahmin eder Evliliğinizin geleceğini tahmin eder

Evliliğinizin geleceğini tahmin eder

Evliliğinizin geleceğini tahmin eder
Psikiyatrik rahatsızlık riskinizin ne olduğunu bulun Psikiyatrik rahatsızlık riskinizin ne olduğunu bulun

Psikiyatrik rahatsızlık riskinizin ne olduğunu bulun

  Psikiyatrik rahatsızlık riskinizin ne olduğunu bulun