Şizofreni psikiyatrik ilaçların düzenli kullanılması gerektiren psikiyatrik bir hastalıktır. Ancak şizofreni ve
benzeri grup rahatsızlıklarda sadece ilaç kullanılması yetmez. Zaten günümüzde sadece ilaç verilerek yada
ilaçları düzenlenerek yollanan ve gerektiğinde tedavisini takip eden sağlık ekibine ulaşamayan , ailesine
danışmanlık /terapi verilmeyen hastaların , hastalıklarının sık tekrarladığını görüyoruz. Bilimsel verilerde bunu
desteklemektedir. Zaten bilimsel dediğimiz araştırma; var olan bir durumun doğru ve gerçekçi olarak
matematiksel yöntemlerle de kanıtlanmasıdır. Bilim adamı doğru, gerçekçi, samimi ve maddi/çıkar etkilerinin
etkisi altında olmadan, araştırdığı zaman gerçeği bulabilir.
Bireysel yaklaşımım; şizofreni ve benzeri hastalıklarda a) doğru teşhis ve bunun aile ile beraber zaman içinde
teyit edilmesi b) doğru ve kişiye özgün ilacın seçimi c) yan etkilerin yakın takibi ve hastanın yan etkilerden
dolayı ilacı aksatma ve bırakmasının önlenmesi d) hastaya uygun terapötik yaklaşımın belirlenmesi d) hasta-
ailesi-psikiyatrist doktor ve çevresi ile hep beraber açık ve samimi bir iletişimin sağlanması e) şizofrenik
hastanın bu hastalığı dışındaki psikiyatrik sorunlarının çözümü f) hastanın topluma ve çalışma hayatına
kazandırılmasıdır. İlk kez hastalığı olan yada erken dönemde fark ettiğim hastalarımın doğru yaklaşımlarla
toplum içinde sorunsuz yaşamlarına döndüklerini ve hatta çalışma yaşamına girdiklerini görüyorum.
Özellikle ilk kez hastalığı ortaya çıkan Şizofreni ve benzeri psikiyatrik hastalıklarda , doğru yaklaşımlarla
hastalık tekrar riskinin % 25 e kadar düştüğünü, ancak sadece ilaç tedavisi sunulan ve aile ve sağlık desteği
zayıf hastalarda ise tekrarlama riskinin % 75 e kadar çıktığını görüyoruz. Bu hastalarımız için büyük bir
kayıptır. Çünkü her tekrarlama beyne kimyasal bir hasar da vermektedir ve daha çok ilaç kullanılmasına
neden olmaktadır. Bu da daha çok yan etki demektir.
Şizofreni ve benzeri hastalığı olan kişiyi anlamak ve onun duygu ve düşüncelerini sadece psikiyatrik hastalığı
olarak değerlendirmemek, onu değer verilen kişi gibi hissettirir. Tedavide hastaya değer vermek ana esasdır.
Hastayı değersiz hissettirmek ise ona zarar vericidir. Eğer şizofrenik hasta , tedavisi sürecinde sadece
dinleyen , kendini az ifade eden, konuşmayan ve dinlenilmeyen ise ileride tedavisinde aksaklıklar olacaktır.
Birde eleştiren ,zorlayan , samimi ilgilenmeyen bir aile ve tedavi ekibi ile karşı karşıya ise hastalığının ha bire
tekrarlamasını hasta çok iyi anlar ama neden olanlar fark edemezler.
Aslında ilk uygulaması 1960’lı yıllarda önce şizofreni hastalarında başlayan aile terapisi , yıllar içinde ilişki ve
evlilik sorunlarına doğru yön değiştirmiştir. Şizofrenide aile terapisi ve yaklaşımının çok önemli olduğunu ve
yeniden keşfedilmesi gerektiğini düşünüyorum.
|