Hepimizin evinde eşyalar zamanla birikir. Okunmuş gazeteleri, kullanılmayan ya da eskimiş, küçülmüş giysileri atmadığımız zaman evde önemli bir yer kaplamaya başlayacaklardır. Bundan dolayı da zaman zaman eski ve çokta gerekli olmayan eşyalarımızı atarız.
Bir grup bireyde ise gereksiz de olsa aldıkları eşyaları atamama sorunları vardır. Bu grup ‘’ileride bir şekilde gerekir’’ düşüncesi ile ellerindeki eşyaları atamazlar. Bu durum koleksiyon yapanlardan farklı bir şeydir. Koleksiyon yapanlar sadece ilgilendikleri alandaki eşyaları toplarlar. Fakat biriktirme hastalığı olanlar ise gerekli gereksiz her şeyi biriktirirler.
Psikiyatride ‘biriktirme’ obsesif kompulsif bozukluk (saplantı-zorlantı bozukluğu) yelpazesi içinde bir rahatsızlık olarak değerlendirilebilir. Ancak biriktirme hastalığı obsesif kompulsif bozukluk dışında nedenlerden dolayı da olmaktadır.
Başkalarının çöp ve atılması gereken dediği eşyalar ‘’biriktirme hastalığı olanlar için’’ önemlidir. Onları bir yerlerde istiflerken, kimsenin onlara dokunmasını istemezler. Bu eşyalarını başkası alsa ya da atsa strese girerler. Bir süre sonra eşyalar o kadar birikir ki evde artık yürümek ve hareket etmek imkânsız hale gelir. Biriktirme hastalığı sadece eşya için geçerli değildir. Bazıları, evde gereğinden fazla hayvan da, kedi gibi, besleyip biriktirmeye başlarlar. Böylece ev içinde artan kedi sayısı dolayısı ile komşulardan şikâyetler gelmeye başlar. Biriktirme hastalığı genelde 13-14 yaşlarında başlar. Hatta çocuklukta silgi ve kalem biriktirme ile de başlayabilir.
Biriktirme hastalığı olanların yetiştikleri evlerde de karma karışıklık ve ailelerinde de mutlaka biriktirme ya da atamama problemi olan bireyler vardır. Çok tipik olarak biriktirme hastalığı olanlar, öncelikle biriktirme eğilimi olup, yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde ayrılık, terkedilme, duygusuz, sevgisiz kalma nedeniyle sıkıntıları artan ve biriktirme sorunu oluşmaya başlayan bireylerdir. Zamanla, mutsuzlukları ve neşesizlikleri, biriktirme ve daha doğrusu önemli saydıkları eşyalara bağlanma ve sahiplenme duygularını besler. Bu durumda olanlar, zaman ilerledikçe, kendilerini daha yalnız hissedip ve kendi başına ‘’biriktirdikleri ve yaşamlarını doldurdukları’’ eşyalarla baş başa kalıp, dostlarından da kopabilirler.
|