Bir yastıkta kocamak için çıkılan dönemlerden, yastıkların ayrıldığı, sonra da yatakların ayrılmaya başlandığı dönemlere doğru olumsuz bir gelişim görülmektedir. Boşanmalarda en çok dikkati çeken, evliliklerin ilk yıllarındaki boşanmalardır. İlk 5 yıldaki boşanmalar yaklaşık boşanmaların % 40’ını oluşturmaktadır (Devlet İstatistik Enstitüsü, 2012). Halbuki gözden kaçan yaklaşık % 25’e ulaşan 16 yıl ve daha uzun süreli evliliklerdir. 2002 yılında 16 yıl ve üzerindeki evliliklerdeki 95.000 olan boşanma sayısı, 2011 yılında 120.000’e çıkmıştır. Yani 10 yılda %30 artış olmuştur.
Evlilik sürelerine bakıldığında aslında 2002 yılından beri sürekli artışın olduğu grup 16 yıl ve üzeri olan evliliklerdir. 2002’de %22 lerden 2012’de %25’ lere kadar yükselmiştir.
Aslında 40 ve 50’sinden sonraki bu grup, çocuklarını yetiştirmiş ve yaşam anlamında hayatlarını belli bir düzene getirmişlerdir. Bir kısmı emekli de olmuştur. Yıpranan ilişkiler bu yaşlarda evlilikler üzerinde daha büyük bir baskı oluşturabilmektedir. Çocukların büyümesi de boşanmayı kolaylaştırmaktadır. Çünkü boşanıldığı zaman çocuk nasıl etkilenecek ve çocuğa kim bakacak konuları da büyük sorun olmaktan çıkmıştır. Boşanırken çocuklarını çok düşünen anne ve babalar aslında geç yaşlarda boşanırken çocuklarından çokta destek alamamaktadırlar.
Artık yetişkin yaşa gelmiş olan çocuklar olgun yaştaki anne ve babalarının boşanmalarını istememektedirler. Boşanmalarında da anne ve babalarına destekleri, eşini kaybetmiş bir ebeveyne olan destekten daha az olmaktadır. Olgun yaşta boşananların yalnızlık ve maddi sorunları sağlık sorunları ile birlikte yaşanınca ciddi problemler oluşabilmektedir.
Ülkemizde resmi olarak evli olup 50’li yaşların üzerinde ayrı dünyalarda yaşayan ve aslında duygusal ve fiziksel olarak birbirlerini boşamış bir sürü çift bulunmaktadır. İleriki yaşlardaki evliliklerde en büyük risk emekliliğin yaklaşmasıdır. Emeklilikle beraber evlilikteki düzen değişirken, erkeğin kendini boşta hissetmesi ve kendine bir uğraş bulamaması, evlilikler üzerine ağır bir yük olarak çökmektedir. Yani, eğer çiftler emekliliğe kadar evliliklerini duygusal olarak ayakta tutmaz ve emeklilikle beraber kendilerine uğraşacakları ve sevecekleri işler yaratmazlarsa, emeklilikte rahata kavuşma bir hayal olabilir.
|