Cinnet için; ’’bir insanın kısa süreli olarak aklını kaybetmesi ya da aklını kaçırması ve bu dönemde de kişinin doğal halinde yapmayacağı bir takım akıldışı ve mantıksız davranışlarda bulunması’’ tanımını kullanabiliriz.
Kişi belli bir olay ve sıkıntının etkisi altında cinneti yaşayabilir. Cinnet, kişinin kişilik yapısı, kızgınlık, sıkıntı, baskı ve korkunun etkisi ile geçici bir ruhsal parçalanmaya yol açıp, bireyin kontrol altında tuttuğu zarar verme dürtülerini harekete geçirebilir.
Günümüzde görülen kredi kartı borcu, terkedilme, iflas vb. gibi durumlarda sık sık gazete haberi olarak ortaya çıkan cinnete bağlı cinayetlerde bu durumu görüyoruz.
Cinnet bir akıl hastalığı değildir. Cinnet, herhangi bir akıl hastalığına (psikoz) sahip olmayan bir kişinin, sıkıntılarının etkisi altında, geçici bir ruhsal parçalanma ve dağılma yaşamasıdır. Birey, bunu yaparken yaşadıklarının farkındadır ama kontrolü istemli olarak devre dışı kalmıştır. İstemli olarak diyoruz fakat bu kasıtlı olarak yapılan bir durum değildir.
Burada bireyin, aklı ve davranım kontrolü kaybolup, kızgınlıkları ve yok etme dürtüleri ortaya çıkmıştır. Biz aslında burada tam olarak, zarar veren davranımları ön plana çıkmış birisinden bahsediyoruz. Cinnet, psikiyatri de ‘’Dissosyatif’’ dediğimiz bir ruhsal dağılma kavramına da benzemektedir.
Cinnette aynı zamanda, aşırı duygusal tepkisellik de söz konusudur. Eşini yatakta aşığı ile yakalayan bir insanın geçici bir delirme durumuna düşerek, eşinin aşığını öldürmesini buna örnek olarak verebiliriz. İç dünyada yaşanan kızgınlıkların oluşturduğu cinnette ise, birey daha kalabalık gruplara saldırarak kızgınlıklarını boşaltır.
Hemen hemen her gün gazete ve televizyonlarda cinnet geçirip ailesini, çocuklarını, eşini ve sevdiği bir insanı öldüren insanların haberlerini görüp okuyoruz.
Peki, cinnet geçiren bir insanın durumunu önceden tahmin etmek ve cinneti önlemek mümkün mü? Cinnetin önlenmesinde en büyük görev o birey ile yaşayanlara ve o bireyin yakınlarına düşüyor. Toplumsal olarak yardımlaşmanın olduğu ve cinnet eğilimi olan bir bireyin destek alacağını hissettiği ortamlarda cinnet daha azdır. Ancak bireyin yardım alamadığı, onun yerine hayal kırıklığı yaşadığı ve köşeye sıkışıp her şeyin bittiğini düşündüğü durumlarda cinnet geçirmek olasılığı daha yüksektir. Sosyal kurumların ve özellikle aile ve yakın çevrenin destek verici ve sorun çözücü yaklaşımları cinnete engel olabilir. Özellikle maddi sorunların baskısı altında olanlara ve kredi borçlularına ruhsal olarak destek verecek ve yardımcı olacak bir yardım hattının da olması önemlidir.
Özetle, eğer bir kişi ümitsiz, çözümsüz, kızgınlık içinde ve hayata karşı olumsuz bakıyor ise cinnet olasılığı içine daha çok çekilir. İnsanları yok eden, yardım kapılarını kapayan ve insanın insan olarak değerini küçülten yaklaşımlar cinneti artırır
|