Geçmiş yüzyıllarda içinde şeytan tarafından ele geçirilmiş ruhlar ya da cinlerin etkisinde kişiler diye adlandırılan akıl hastaları, zamanla doktorların ve psikiyatrinin bir konusu olduğu anlaşılıp tedavi edilmeye başlanmıştır. Geçmişten gelen yanlış inanışlar bugün bile eğitim düzeyi yüksek olmayan kesimde sürmektedir. Halen akıl hastalarını psikiyatrik tedavi yerine “cin çıkartmaya“ götürenler vardır.
Akıl hastaları psikiyatrinin alanı haline gelince psikiyatrist doktorlar akıl hastanelerinde çalışmaya başlamış ve bundan dolayı “akıl hastalıkları” ile “psikiyatri” eş kavramlar diye anılmaya başlamıştır. Hâlbuki psikiyatri sadece akıl hastaları ile değil tüm ruhsal bozukluklar ile ilgilenen hatta yaşamsal sorunların oluşturduğu sıkıntıları da çözmeye çalışan bir tıp dalı olmuştur.
Özetle akıl hastalıkları; bireyin mantığını bozan, yanlış düşüncelere ve algılara kapılmasını oluşturan ve toplum da herkes tarafından da yanlış olduğu söylenmesine rağmen değişmeyen düşünce, algı, duygu ve davranış bozukluklarıdır. Akıl hastalığı denmesi için bireyin sağlıksız karar veren bir akıl yapısına sahip olması gerekir ve bu durum anlık değildir.
Herkes yaşamında çok da mantıklı olmayan kararlar alabilir, örneğin yanlış bir evlilik kararı gibi. Ancak akıl hastası olmayan birey, yaptığı yanlışı görür ve düzeltmeye ya da çözmeye çalışır. Ama akıl hastası, hastalığının etkisi ile sokakta onun bu durumundan faydalanmak isteyen ve ona hiç uygun olmayan bir insanla hemen o anda evlenebilir ve sonuçlarını da görmez ve düzeltme yönünde de hareket etmez. Onun için delilik kavramı akıl hastalıkları ile eş olarak kullanılmaktadır. Toplumda şaka yollu çılgın ya da çizgi dışı davranışı olan bireyler de deli diye nitelense de akıl hastası olmadıkları hatta bazılarının çok daha akıllı zeki oldukları bilinmektedir.
|