Hapishanelerde bulunan tutuklu ve hükümlülerde gerek hapishane koşulları, gerekse bireysel sorunları nedeniyle psikiyatrik problemler görülebilmektedir. 2002 yılında yapılan ve The Lancet dergisinde yayınlanan bir çalışmada, dünyada 9 milyon kişinin hapiste olduğu tahmin edilmektedir. 22750 mahpusun dâhil edildiği çalışmada, erkeklerin % 3,7’sinde psikotik bozukluk (akıl hastalığı) görülmektedir. Kadınlarda ise akıl hastalığı oranı % 4 civarındadır. Yine erkeklerin %10’unda, kadınların ise % 12’sinde rahatsızlık düzeyinde depresyon görülmektedir. Son 6 ayda görülen rahatsızlıklar göz önüne alındığında çıkan bu oranlar, normal toplumda görülen oranların birkaç katı düzeyindedir.
Cezaevine girenlerin, davranış problemleri olan ve kişilik sorunları bulunan bireyler olduğu kanısı yaygındır. Yani, problemli kişilikleri olanların hapse girme oranları daha mı yüksektir. Çünkü kişilik dediğimiz yapımız, insan ilişkilerimizde belirleyici olmaktadır. Özellikle saldırgan, sorumsuz, kızgın, duygusal karmaşık bireylerin, ilişkilerinde sorun getirecek ve çatışma oluşturacak özellikleri vardır.
Bu kişilik yapıları içinde, en dikkati çeken ve belki de insanlarla ve kanunlarla en çok sıkıntı oluşturacak olan, antisosyal kişilik bozukluğu dediğimiz ve sorumsuzluk özelliklerinin ön planda olduğu bir kişilik yapısıdır. Antisosyal kişiliğe toplumda ‘’psikopat’’ da denilmektedir. Bu bireyler istedikleri olduğunda ve her istediklerini elde ettiklerinde iyi, fakat istediklerine engel olunduğunda ise oldukça tepkisel ve saldırgan olan bireylerdir. Bu insanlar ayrıca, çalışma, toplum düzen ve kuralına uyma, sorumluluklarını yerine getirme konusunda oldukça başarısızlardır. Ve diğer bireyleri kendi çıkarları için kandırma eğilimleri de yüksektir.
Dünyadaki hapishanelerde yapılan çalışmada, erkek mahpusların % 65’inde, kadın mahpusların ise % 42’sinde kişilik bozukluğu tanısı konulmuştur. Kişilik bozukluğu tanısı konulan erkeklerin % 47’sinde ise antisosyal kişilik bozukluğu olduğu bildirilmektedir. Kadınlarda ise kişilik bozukluğu tanısı konulanların % 21’i antisosyal kişilik bozukluğu tanısı almaktadır. Kadınlarda dikkati çeken bir diğer konu ise, kişilik bozukluğu tanısı konulanların % 25’inin borderline (sınır) kişilik bozukluğu tanısı almalarıdır. Başka bir deyişle, duygusal karmaşık kişilik yapıları vardır. Kadınlar için bu kişilik yapısı çatışmacı, sinirine hâkim olamayan, sürekli değişken ve duygusal olarak hep uçları yaşayan bir grup olarak tanımlanmaktadır. Ancak, daha eski çalışmalar, hükümlü değil de tutuklu mahkûmlar arasındaki kişilik bozukluğu oranlarını %7 ile % 11 arasında vermektedir.
Dünyada cezaevine giren insanların sayında hızlı bir artış görülmektedir. Bundan dolayı da bu bireylerin ruhsal sağlık problemleri ile ilgilenmesi de önem kazanmaktadır. Özellikle tutuklular arasında ve hapse yeni mahkûm olanların ilk 2 ayı içinde, psikiyatrik rahatsızlık oranları yüksektir. Yaklaşık olarak, hapishanede olanların üçte biri ile yarıya yakınında, herhangi bir psikiyatrik bozukluk bulunmaktadır. Psikiyatrik bozukluklar arasında en sık olanlar ise, uyuşturucu madde kullanımı ve kişilik bozuklukları olmaktadır. Özellikle psikotik bozukluk (akıl hastalığı) tutuklular arasında, hükümlülere göre çok daha fazladır. Doğal olarak psikiyatrik rahatsızlık oranları ve kişilik bozukluğu oranları fazla olunca bu, hapishanelerde problemlerin fazlaca ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Özellikle kişilik yapısındaki eğilim, uyuşturucu kullanımı ve hapishane ortamının verdiği gerginlikler, bireylerde paranoid (şüpheci) düşüncülerin oluşmasına ve hatta kısa süreli rahatsızlıklar geliştirmesine de yol açabilmektedir. Bir grup tutuklu ya da hükümlüde temaruz denilen bir hastalığı taklit etme yoluna gitmektedirler. Bu kişilerin, gerçekte psikiyatrik bir rahatsızlıkları mevcut olmayabilir.
Diğer en önemli noktalardan biri de, hapishanelerde intihar riskidir. Özellikle tutuklularda bu risk daha yüksektir.
|