Hepimiz sahip olmak isteyip ama sahip olamadığımız , duygusal yada maddi parçaları başkalarında gördüğümüzde imreniriz. Bu kişiye ve karşısındakine zarar veren bir duygu değildir. Tam aksine olgun bir yaklaşımdır ve kişiyi de kötü hisettirmez.
Kıskançlık ise imrenmenin ötesinde , karşısındakini tehdit ve yarışılacak birisi gibi hissettiren bir duygudur. Karşımızdakinde bir anda bizde olmayan bir ögeyi fark ettiğimizde, kıskançlık duyguları kabarmaya başlar. Bir anda kişi kendini karşısındaki ile yarışma içinde bulabilir. Bu eğer doğal ve kabul edilebilir sınırlar içinde ise zarar verici değildir hatta kişiyi de kendini geliştirmeye itebilir.
Evin tek çocuğuna yıllar sonra kardeş gelmesinde oluşan duygu budur. Büyük çocuk bir anda kendine sunulmayan ilgiyi ve değeri yeni doğan bebekte görünce , ona karşı bir kıskançlık duygusuna ve onla yarışmaya girebilir.
Erişkinde yaşanan da bunun kopyasıdır. Yani bir kadın yada erkek, sevdiğinin başkasına ilgi göstermesini hissettiği anda , kıskançlık duyguları artmaya ve kıskanılan kişiyi hedef almaya başlar. Şunu da unutmamak lazım , bazı durumlarda kıskançlık aslında kişide yok iken ( onu ya da ilişkisini kıskanan başka bir kişinin onun sevdiklerine sahip olma duygusu ile hareket ettiğinde ) karşı tarafın hissettirmesi ile ortaya çıkar. Yani karşı tarafın kıskançlık duygusu kişiye çarparak onda bir yankı oluşturur.
Bazen de sevdiğimiz ve değer verdiğimiz bireyin bizde oluşturduğu güvensizlikler sonucu, genelde kadınlarda değersizlik ve kaybetme korkusu ile beraber kıskançlık duyguları da hortlamaya başlayabilir. Hatta o güven ve değerin başka birisine verildiğini düşünerek , bir hayaleti kıskanmaya ve aramaya başlayabilirler.
Kıskançlığın artık psikiyatrik rahatsızlık noktasına yavaşça ilerlediği çizgi, takıntı noktasına gelmesidir. Yani kişi artık sürekli yaşanan bir olayı düşünerek, kıskançlığı ile karşısındakini kontrol etmeye ve sorgulamaya başlar. İlişkisi de bundan etkilenmeye başlar. Sevdiği kişinin anlatımları ile ikna olur ancak kıskançlığı yeniden canlanır ve kontrol etmede zorlanır. Kendini de ikna edip kıskançlığını kontrol etse bile bu geçicidir ve yeniden en ufak bir ipucunda canlanır. Bu duruma psikiyatride “ Aşırı Değerlenmiş Düşünce “ denilir. Yani doğal düzeydeki kıskançlık aşırı değer kazanmıştır.
Kıskançlığın psikiyatrik hastalık noktasına geçişi , saplantı haline gelmesi ile olur. Yani kanıtı olmayan bir kıskançlık ile başlar . Kanıt olmayacak şeyler de aklın oyunları sonucu kanıt haline dönüştürülür. Sevdiği kişinin hangi yöne olursa olsun bakışı bir aldatma olarak algılanır. Eve gelmedeki gecikmeler, onun sevgilisiyle olan zaman geçirmedir. Trafik raporu yada görüntüleri bile onu ikna edemez. Kişiyi sevdiği yada yakınları bile böyle bir şey olmadığı konusunda ikna edemez. Artık düşüncesinin aksine % 100 kanıtlar olsa bile , kişi kendi saplantılı düşüncesine tutunur. Kendi doğal olmayan düşüncesine kendi kendine inanması % 100’ e ne kadar yakın ise , problemde psikiyatrik rahatsızlık derecesine o kadar yakındır.
Daha da ilerisi Paranoya seviyesine gelen bu durumun , psikiyatrik rahatsızlık olarak karşılığı “ Patolojik Kıskançlık “ yada “ Morbid Kıskançlık “ tır. Kişi ilişkisine kanıtı olmayan kıskançlıklarından dolayı duygusal zarar verebilir hatta saldırgan bir yapısı var ise fiziksel zarar da verebilir. Tedaviye rağmen çoğunlukla normal olmayan kıskançlık düşünceleri geri planda ama kontrol altında kalır.
|