TÜİK verilerine göre 2012 yılında boşanan çiftlerin sayısı 123 bin 325 e yükseldi... Boşanma sinyalleri nasıl anlaşılıyor? Duygusal kopuş ne demek? Ayrılık aşamasında çiftler birbirlerine nasıl davranmalı? Evlilik öncesi birlikte yaşamak ne derece doğru? İşte tüm bu soruların yanıtını Neval İnan Eko Kafe'de Doç. Dr. Armağan Samancı ile konuştu...
Özellikle de ünlü çiftlerin boşanma haberleri yayınlandıkça bu konu gündeme taşınıyor.. Bunların en başında Ebru Şallı-Harun Tan, Özlem Yıldız, Ayşe Tolga ve son olarak Feryal -Kemal Gülman 'ın boşanma haberleri dikkati çekti...
Eko Kafe’ye konuk olan evlilik terapisti psikiyatr Doç. Dr. Armağan Samancı, özellikle ileri yaş boşanmaların giderek arttığına dikkat çekti, kadınlar boşanmak isterse bu durumun kaçınılmaz olduğuna işaret etti...
Neval İnan’ın Doç. Dr. Armağan Samancı ile yaptığı söyleşisinden öne çıkanlar:
-Boşanma oranları artıyor mu gerçekten?
80’li yıllardan beri bir artış trendi zaten var. Belli bir hızla gidiyor. Belli dönemler düşüyor. Ama ekonomik krizlerin artığı dönemlerde daha artış olabiliyor. Biraz kanunların kolaylaştırılmasıyla da ekonomik durumla da alakalı bir takım dalgalanmalar gösteriyor. Ama yavaş yavaş da olsa belli bir artış söz konusu tabi ülkemizde. Normalde geleneksel olarak çok düşük boşanma oranlarına sahipken, batıya göre çok daha düşük oranlardayız. Ama bir artış söz konusu.
- Ama son dönemde toplum kabul etsin ya da yetmesin bireyler kendi özgür iradeleriyle evlilik öncesi birlikte yaşama kararı alıyorlar. Bu olay çiftlerin evlilik hayatına nasıl yansıyor?
Bu gelişen bir trend. Bugün İngiltere’ye baktığınız zaman neredeyse çiftlerin üçte biri birlikte yaşıyor ve sonrasında evleniyor.. Bir anlamda beraber yaşayıp daha sonra evliliğe doğru giden süreçlerde var. Ama bireyler için daha kırılgan, beraberliklerin evliliğe gitmeme oranı daha yüksek olabilir. Çünkü bireyler kendilerini tam olarak evli gibi hissedebiliyor, bu anlamda bir negatif var. Artısı da bireylerin birbirini tanıması... Aynı mekanı paylaşmadan bireylerin birbirini tanıması çok kolay olmayabiliyor. Buradaki ana amaç aslında beraber yaşama, evlenme vs. değil, bireylerin kendilerini bir ilişkiye vakfetmeden önce bir takım şeyleri çözüp duygusal olarak ilişkilerini olgunlaştırmaları. Çok kısa sürede tanışmış bir çiftin hemen beraber yaşaması bence olumlu bir şey değil. İlişkinin duygusal ayaklarının gelişmesi lazım, bireylerin birbirini biraz da olsun tanıması lazım. Bunun anlamı da en azından 6 ayla 1 senelik bir süredir. 6 ay bile kısa kalabilir. Bundan önce hızla bir beraber yaşamaya girmek bence çok sağlıklı olmayabilir.
-15 yıl ve üstü evlilikler artık riskli kabul edilebilir mi?
İlk 5 yıl en riskli dönemdir. Genç evlilikler. Ama gözden kaçan şu aslında; son birkaç yılda genç evliliklerdeki boşanma oranı belli düz bir çizgi izliyor. Yaşlı evliliklerdeki boşanma oranında artış var. Bu aslında sosyal olarak da sorun getirebilecek bir şey. Geçmişte yaşlanıp duygusal olarak kopan ayrı ayrı yaşayan bireyler varken, şimdi bu da kayboluyor. Önümüzdeki yıllarda gittikçe artan oranlarda özellikle 50 yaş ve üzeri olan evliliklerde boşanmalar göreceğiz. Özellikle bireyler ekonomik olarak güçlüyse, kendilerini idare edebilecek bir yapıdalarsa... Belli bir yaşta insanların sağlık sorunları, maddi sorunları olabilir ve bu da hem çocukları üzerine hem de toplumsal olarak bir takım sıkıntılar yaratabilir. Bu gözden çok kaçan bir konu. İnsanlar hep böyle sanki boşanmayı genç çiftlere özgün şey gibi düşünüyor ama değil...
Tabi zaten o yaşta boşananlar yeniden evlenmiyor. belli bir yaşın üzerinde 40-50 yaş arasında boşanan kadın kolay kolay evlenmiyor. Zaten bir evlilik yaşamız, çocuğu yaşamış, bir şeyleri yaşamış oluyor ve artık daha bireysellikleri de yaşamak istiyor. Bir erkeği çok kaba anlamda çekmek istemiyor artık.
|