Cinsel kimlik insanların doğasında gelişen bir yapıdır. Çoğumuz kendimizi cinsel olarak erkek ya da kadın diye tanımlar ve heteroseksüel dediğimiz karşı cinse karşı fiziksel ve duygusal bir beraberlik isteği geliştiririz. Daha az bir grup ise homoseksüellik dediğimiz kendi cinsine karşı yakınlık hissetmektedir. Bunların dışında ilginç bir yapı da, zaman içinde cinsel eğilimi değişebilen az da olsa bir grubun olmasıdır. Örneğin İngiltere’de son 20 yılda kendi cinsi ile çıkan kadın sayısı % 1,8 den % 7,9 a çıkmıştır.
Daha önce tek cins cinselliği olan, ama çift cins cinselliğe yönelen bu bireyler biseksüel olarak adlandırılmaktadır. Kadınların bir grubunun gerek erkekle olan ilişkilerinde duygusal eksiklikler yaşamaları ve kadınların duygusal olarak birbirlerini daha iyi hissettiren yapıları da bu yönelimini açıklayan nedenlerden birisi olmaktadır. Ancak bir grup bireyin aslında kendi iç dünyalarında gizli, kendi cinsine karşı bir yakınlık duygusu, toplumun kabul etmemesi ve dini değerler nedeniyle yıllarca baskılanabilmekte ve belki de hiçbir zaman, yaşanan bir ilişkiye dönmemektedir. Bu eğilimin ortaya çıkmasında bireyin kendini fark edebildiği ve kendini ifade edebildiği olgun bir yaşa gelmesinin etkileri de olmaktadır.
Belli bir yaştan sonra birey kendi istediği yönde ve sadece kendisi için bir şeyler yapma eğilimine girince ve üzerlerindeki baskıları attıkları zaman kendi cinselliklerini daha kolay hissetmekte ve yaşayabilmektedirler. Bir grup duygusal olarak kırılgan ve hayal kırıklıkları yaşayan kadın da, kendi cinsleri ile olan ilişkiyi merak edip bu yönde hareket edebilmektedirler. Aslında cinsel fantezilerinde bir şekilde ikinci bir kadının da olduğunu hayal eden kadınların çift cinsellik eğilimleri olduğu da düşünülebilir.
|